6 Şubat 2016
Daha önce de televizyon programları yaptım. Fildişi Kule çok etkili olmuştu. Bugün bile insanlar yolda çevirip sorarlar, yeniden başlayıp başlamayacağımı. Başlamayacağım elbette. Ama büyük bir kusurum var o programla ilgili. Hayatta zerre kadar mülkiyet duygum olmadığı için, o programların arşivini tutmadım. Bunda o yılların savrukluğu, ülkeler arasında gidip gelişlerim de rol oynadı. Oysa o programda çok güzel söyleşiler yapmıştım. Tadı bugün bile damağımda olanlar vardır. Söyleştiklerimin çoğu bu dünyadan göçtü gitti. Olsaydı elimde tam bir arşiv, programı bir kitaba dönüştürürdüm. Gene de çalışıyorum o konuda.
Neyse, o bitti. Ama NTV'de yeni bir programa başladım: Bildiğiniz Gibi Değil. Gene bir söyleşi programı. Ama kurgusu, tasarımı, grafiği hayli farklı. Bir stüdyo programı değil. Hayli 'artistik' bir yapım.
Gene söyleşiyorum. Eğer bir konuyu ele alıyorsam iki kişiyle konuşuyorum. Bir sanat yapıtını, bir kitabı, bir konseri çözümlemek istiyorsam sahibiyle baş başa kalıyorum.
Başka özellikleri de var: Dünya değişti, kimsenin uzun şeyler izlemeye vakti yok. Bu da yarım saatlik dinamit gibi, fırtına gibi bir program.
NTV'nin muhteşem ekibi muazzam bir iş çıkarıyor, montaj masasında birlikte çalışıyoruz, ortaya çok zevkli, renkli, dinamik bir program çıkıyor.
Bugün ilkini izledim. Zeki Müren'i ele almıştım. gelecek haftalarda Tarantino'yu, Yılmaz Güney'i, Shakespeare'i ve Hamlet'i, çizgi romanları, Cem Karaca'yı, Barış Manço'yu, Moğollar'ı, şiiri, müziği, her şeyi konuşacağız. Daha neler neler konuşacağız.
Kültür bugün bambaşka bir düzeyde. Kilo vermek tutkusu, spor yapma kaygısı, sosyal medya, toplumsal kutuplaşma, depresyon da kültürel konular artık. Bütün bunları ele alacağım.
Çünkü, hiçbir şey bildiğiniz gibi değil...