2014, Garip akımının iki önemli şairi Orhan Veli ve Oktay Rifat'ın 100. doğum yıl dönümleri. Garip akımı şiiri sokağa taşıdı, gündelik hayata çekti
2014 henüz girdi. Ama çok garip bir yıl. Çünkü birçok olayın 100. yılını simgeliyor. Dolayısıyla asıl önemli olan 2014 değil de 1914. Nitekim ardı ardına kitaplar yayımlanıyor, 1914 yılını yeniden değerlendiren.
Her şeyden önce 1. Dünya Savaşı'nın başladığı yıl. Dünya o savaşla birlikte neredeyse geriye dönüşü olmaksızın değişiyor. Ama garip bir biçimde. Çünkü 25 yıl sonra yaklaşık, yeni bir dünya savaşı başlıyor. Yani "İlk savaş sadece ikincisini doğurmaya yaradı" diyenler çoğunlukta.
Bununla birlikte çok hareketli bir yıl. Neredeyse her gün yeni bir buluş, yeni bir kültürel gelişme, yeni bir sanatsal öncülük giriyor insanların hayatına. Hemen ondan bir yıl önce nelerin olduğunu ay be ay 1913 başlıklı kitabında Florian Illies yazdı. Birkaç hafta önce de The Fateful Year: England 1914 yayımlandı. Mark Bostridge, İngiltere'de neler yaşandığını anlatıyor. Çok güzel bir başka kitap Thunder at Twilight: Vienna 1913/1914. Söylemeye gerek var mı, o şaşırtıcı ve şaşaalı şehirdeki coşkuyu, hayalleri ve gerçeği ince bir ifadeyle dile getiriyordu. Kim bilir, belki buna benzer bir kitap saydığım 1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikayesi isimli kitabın yazarı Beşir Ayvazoğlu böyle bir çalışma yapar. Kim bilir ne kadar heyecanlıydı Dersaadet o günlerde.
***
Asıl mesele 1914'ün bizim açımızdan önemi. 2014 iki çok önemli şairimizin,
Orhan Veli'nin ve
Oktay Rifat'ın 100. doğum yıl dönümleri. Orhan Veli nisan, Oktay Rifat haziran doğumlu. Kaderlerinin farklı yanları da var, ortak yanları da. Oktay Rifat, Türkiye'nin neredeyse tek 'aristokrat' ailesine mensup. Nazım Hikmet'le teyze çocukları.
Mehmet Ali Aybar'dan kimlere kadar herkesle hısım-akraba. Orhan Veli daha mütevazı bir aileden geliyor. Babası bir müzisyen ve bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şefi. Fakat bu önemli kişinin hayatı hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz.
Ankara'da aynı okulda okuyorlar. Onlara üçüncü bir kişi Melih Cevdet katılıyor. O, bir yaş küçük diğerlerinden. Orhan Veli'nin lisede hocası, sonra şairliği hakkında tek kelime olsun etmeyecek
Ahmet Hamdi Tanpınar. Bir araya geldikten bir süre sonra şiirlerinde ortak özellikler gelişiyor. Kimin ötekini etkilediğini bilmiyoruz. Ama başı çeken Orhan Veli'ydi demekte beis yok.
1941'de meşhur kitapları
Garip çıkıyor. Ondan önce şiirlerini
1936'dan başlayarak
Varlık dergisinde yayımlıyorlar. Kıyamet kopuyor. Kıyameti koparan, eleştirmen
Nurullah Ataç'tır. Onun gücü ve hırsı olmasa, iş bu kadar büyür müydü, emin değilim. Sonunda herkes kendi yoluna gidiyor. O kadar ki, Garip'in ikinci baskısı sadece Orhan Veli'nin şiirlerini içerir. Diğerleri niye katılmamıştır kitaba, onu da bilmiyoruz ama bu durum Garip'in öncüsü olarak bir kere daha O. Veli'yi işaret ediyor.
Garip, özünde bir tepki şiiriydi. Şairlerin daha ziyade kulaktan dolma öğrenip bildikleri Dadacılığın bir uzantısıydı.
Gerçeküstücü şiirden de muhakkak ki etkilenmişlerdi. Önsözde bunlara değinirler. O önsöz karmakarışıktır. Orhan Veli'nin pek kendisine ait gibi durmayan iğreti bir akademizmle kaleme aldığı bir yazıdır. O metni
Türk Şiiri Modernizm Şiir isimli kitabımda enine boyuna irdelemişimdir. Orhan Veli, otomatizmden falan dahi söz eder. Ama hiçbir okula mensup olmadıklarını dile getirir.
***
Garip ne yaptı? O zamanlar çok söylendiği gibi şiiri sokağa taşıdı. Gündelik hayata çekti. Sıradanlığın da şiirin 'konusu' olabileceğini gösterdi. Ama bunu bir 'günah' pahasına gerçekleştirdi. Şiiri şairanelikten kurtaracağım derken ucuzlattığı, sokağa çıkaracağım derken toplumcu bir anlayıştan kopardığı çok yazıldı ve bunlar gerçektir. Zaten gerçek olmasa Orhan Veli kısacık ömründe şiirini o şekilde değiştirmezdi. O
ktay Rifat ise Garip'le başlasa dahi, onu hemen aşmış bir şairdir. Zamanla Yunan şiirinden ve farklı şairlerden etkilendi. İkinci Yeni şiirin de güçlü isimlerinden oldu. Garip'te yazmadığı önsözü bambaşka bir anlayışı dile getirerek
Perçemli Sokak kitabının başına oturttu. Ama onun şiirinin herhangi bir akıma ihtiyacı yoktu. Zamanla da kendi burcunda bir tuğ olarak yükseldi. Bilmezdim, sonradan öğrendim. Meğer
Ece Ayhan gibi, bana göre Türk şiirinin tek aykırı şairi bile onu okurmuş, ona övgüler yazmış. Romanlarını ve oyunlarını sevmedim. Ama şair yeri doldurulmazdır.
Orhan Veli bir popüler kültür ikonu oldu. Oktay Rifat ise soyluluğunu korudu. İyi ki doğdular, iyi ki yaşadılar ve yazdılar. Çok yaşasın ölüler...