Futbol hatalar oyunu. Karşı taraf bir hata yapacak ki bir kazanan çıksın. Ancak, kalecilik çok nankör bir meslek. Bütün bir maç inanılmaz kurtarışlar yaparsın, hatta şampiyonluklar kazandırırsın. Bir maçta yediğin hatalı bir gol, tüm o başarıları gölgede bırakmaya yeter. Bunun en son örneğini hafta içinde Galatasaray'ın Young Boys deplasmanında 3-2 mağlup olduğu maçta yaşadık. Galatasaray'ın başarılarında büyük katkı sahibi olan Uruguaylı file bekçisinin yediği talihsiz iki gol, hiç de ona yakışmayacak cinstendi. Bir gün önce övgüler düzülen sosyal medyada maç sonrası Muslera linç ediliyordu. Dedik ya bu mesleğin cilvesi bu diye. Bu Muslera'nın ilk hatası değil, son hatası da olmayacak. Yediği saçma goller onu kötü bir kaleci yapmaz. Futbolun doğasında bu tür anlar hep olur ve ne yazık ki o anlar belirler bir futbolcunun kariyerini. Gelin bundan 24 yıl önceki sezona bir kalecinin kariyerine hatta hayatına mal olan o an'a gidelim...
1999-2000 futbol sezonunun 29. haftası. Tarihler 14 Nisan 2000'i gösteriyor. Galatasaray'ın UEFA kupasını almasına 33 gün var. Beşiktaş yakaladığı 12 maçlık galibiyet serisiyle ezeli rakibi Galatasaray'ı konuk ediyor. Lider sarı-kırmızılılar ile aradaki puan farkı 6. Eğer o maçı kazanırlarsa şampiyonluk havasına yeniden girecek Beşiktaş. Nitekim 39. dakikada Mehmet Özdilek'in attığı gol ile karşılaşmayı son dakikalara kadar önde götüren siyah-beyazlılar için hiç hesapta olmayan şampiyonluk umutları belirir bir anda. Ancak 81. dakikada Halilagic'in ceza sahası içindeki kısa geri pası kaleci Fevzi'nin ayağını ıska geçip fileleri havalandırmasıyla o umutlar yıkılır. Hiç kimsenin beklemediği bir anda gelen gol ile karşılaşma 1-1 berabere biter. Fevzi kaleden topu çıkartırken tribünde maçı izleyen eşinin göz yaşları, o anı daha da dramatik kılar.
HAYATI DA DEĞİŞTİ KARİYERİ DE
Fevzi'nin yıllar sonra 'Top sekti ve ben de ıskaladım' diyerek özetlediği bu hata tüm kariyerine mal olur adeta. Ertesi gün gazete manşetlerinde file bekçisi Fevzi yer alır. Sonrasında verdiği röportajlarda defalarca özür dilemek zorunda kalır genç kaleci. Bu ıska sadece Beşiktaş'ın şampiyonluktan uzaklaşması anlamına gelmez. On dokuz yaşındaki Fevzi Tuncay'ın unutulmaz hikâyesinin de başlangıcı olur. Fevzi Tuncay'ın hayatı bu olayla değişir. 17 yaşında geldiği Beşiktaş'a 2001-02 sezonunun devre arasında, kendi deyimiyle tam da kaleci olmaya başladığı zamanlarda veda eder ve sessiz sedasız Gaziantepspor'a kiralanır Fevzi.
Çeşitli takımlarda oynadıktan sonra 2012'de futbol hayatını noktalar. Ancak hafızalarda hep o tarihi ıskası ve yine yediği hatalı bir gol sonrası kafasını defalarca direğe vurması kalır. Sporda başarı odaklı hikâyeleri görmeye, ilham almaya alışkınız. Ancak başarısızlık üzerinden inşa edilen bir kariyer öyküsünü görmeye çok alışkın değiliz. Nitekim futboldaki bu lanet, onun özel hayatına da sirayet etti. 1997'de başlayan ilk evliliği 2002'de noktalanmıştı. İkinci kez aradığı mutluluk ise ona yine huzur vermedi. İkinci evliliği olaylı bir şekilde bitti ve para kazanamadığı bir dönemde nafaka ödemek zorundaydı. Hatta boşandığı eşine nafaka ve boşanma tazminatını ödeyemediği için 3 ay hapis cezasına bile çarptırıldı. Elleri kelepçeli fotoğrafları da yine hafızalardaki yerini koruyan ikonik anlardan. İşte gelecek vaat eden ancak şanssızlıklar yüzünden bir türlü yıldızı taraftarlarla barışmayan bir kalecinin öyküsünün anlatıldığı belgeselin vizyon tarihi belli oldu. Yönetmenliğini Mert Erez'in, yapımcılığını ise Gökçe Kaan Demirkıran yaptığı Iska isimli belgesel 6 Eylül'de seyirciyle buluşacak.
Katıldığı festivallerden övgü toplayan belgeselde Mehmet Özdilek, Feyyaz Uçar, Ayhan Akman, Sead Halilagiç gibi futbol dünyasının ünlü isimlerinin yanı sıra çok sayıda gazeteci de yorumlarıyla yer alıyor. Belgesel sadece Galatasaray maçındaki ıskadan ibaret değil elbette. Muğlaspor'dan İstanbul'a gelen genç bir delikanlının, büyük şehre ve büyük takıma adapte olmaya çalışırken, kurduğu büyük hayalleri de gözler önüne seriyor. Bir röportajında 'Bu kadar büyütülecek, bu kadar üzülecek bir hata değildi. Bu belgesel sayesinde onu fark ettim. 20 yıl boyunca kendimi boşuna yiyip bitirdiğimi anladım.' diyen Fevzi'nin hayatındaki köşe taşlarına da değinerek onu yakından tanıma imkânı veriyor.
Bir anlamda, gençlere ibretlik bir kariyer öyküsü sunuyor. Evet, yaşananlar dramatik hatta trajik ancak, buradan çıkarılacak nice ders var. Sporcuların psikolojik anlamda ne kadar güçlü olmaları gerektiği, bu dayanıklılığa nasıl sahip olabilecekleri gibi detaylar hayatı ıskalamak istemeyenlere iyi bir örnek olacaktır.
PAZARLAMA ÜRÜNÜ DEĞİL SAHİCİ
Fenerin Ardındaki Şehir, Oyunda Kal, Güzel Adam Süreyya, Hepimiz Aynı Takımdayız gibi belgeselleri yöneten Gökçe Kaan Demirkıran bu kez yapımcı olarak imza attığı belgesel için şunları söylüyor:
"Futbol kültürümüzde bu tür belgeseller yeni yeni ortaya çıkıyor. Bunların bir kısmı Iska gibi gerçek anlamda bir hikâyenin peşinde olan filmler. Bir kısmı da bir pazarlama stratejisinin yansıması. Son günlerde Arda Turan belgeseli konuşuluyor. Belli ki Terim belgeselinde yapılan hataya düşmemişler, Arda, geçmişte yaptığı hatalarla yüzleşmeyi tercih etmiş. Ancak belgesel Arda Turan'ın teknik direktörlük kariyer planlamasının bir parçası olarak tasarlanmış gibi duruyor. Bu yanlış bir şey değil. Bir tercih meselesi. Ancak Fevzi Tuncay'ın yaptığı bana daha sahici geliyor. Çünkü arkasında ne PR ne de bir menajer planlaması var.
Fevzi ve o döneme tanıklık yapan isimler bir portre anlatıyor bize. Onun ıskaladığı top toplumsal hafızada bir yer tutuyor. Bu da kolay bir şey değil. Kamera karşısına geçip bunları anlatmak cesaret gerektiriyor. Fevzi de bu cesareti gösterdi. Ben bir futbolsever olarak kendisine teşekkür ediyorum. Çok sayıda festivalden ilgi gördü Iska. Yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda festivalde gösterildi. Ekim ayında da ABD'de bir festivalde yer alacak. Umarım sinema salonlarında da ilgi olur."