15 Temmuz 2016 hain darbe ve iç işgal girişiminin üzerinden tam yedi yıl geçti. Öncesi ve sonrasıyla yaşayarak öğrendiğimiz FETÖ ile mücadele sürecinin şahikalarından biriydi 15 Temmuz. Millet, devlet zora düştüğünde ona omuz verdi ve Türkiye Cumhuriyeti milletin desteğiyle büyük bir varta atlattı.
Bugün bu köşede 15 Temmuz'un yedinci yıldönümü vesilesiyle 'bakir' istihbarat raporlarına dayanarak o gece, devletin kalesinde, yani Milli İstihbarat Teşkilatı karargâhında neler yaşandığına bakacağız. Hemen başlayalım. Teşkilat'ın hazırladığı raporların birinden uzun bir alıntı yapacağım:
"15 Temmuz 2016 tarihinde darbe teşebbüsünün başlamasının ardından, tüm Teşkilat personeli ivedilikle teyakkuz durumuna geçirilmiştir. İlk helikopter saldırısıyla birlikte, Karargâh ve yurt genelindeki bölge ünitelerinin tamamı 'Teşkilat yerleşkelerine hiçbir darbecinin girmesine izin verilmeyerek mukavemet edilmesi, yerel mülki idare amirleri ve emniyet güçleriyle gereken işbirliğinin yapılması' yönünde talimatlandırılmış ve ateş emri verilmiştir.
MİT Müsteşarlığı'na yönelik ilk saldırı, Yenimahalle Yerleşkesi/Site Glincy Nizamiye'ye, Kobra ve Sikorsky helikopterleri ile saat 22:38'de havadan ateş açılması ile başlamıştır. Yerleşke, saat 06:30'a kadar, üç sorti Site Güney Nizamiye, iki sorti Doğu Lojmanları Kuzey Nizamiye'ye olmak üzere, beş defa seri olarak taranmıştır. Helikopter saldırılarında 7.62 mm çapında ağır makinalı silah ve 20 mm çapında top mermisi kullanılmıştır. Ayrıca F-16 uçakları tarafından da saldırının başlangıcından bitiş saatine kadar Merkez Site ve lojmanlar üzerinde alçak uçuş yapılmak suretiyle tacizde bulunulmuştur.
Öte yandan 16.07.2016 saat: 01:45 sularında, alçak uçuş yapan askeri bir helikopter tarafından İstanbul Bölge Başkanlığı'nın bulunduğu Beşiktaş yerleşkesine ateş açılmış, bilahare saat 03:00 sularında yerleşke üzerinde iki askeri uçak tarafından alçaktan taciz uçuşu gerçekleştirilmiştir. Ankara Bölge Başkanlığı'nın yerleşkesinde de aynı gece saat 03:15 civarında bir Skorsky helikopteri tarafından projektörlerini yakmak suretiyle kısa süreli gözlem yapılmış, akabinde bir Kobra helikopteri, yerleşke üzerinde alçalarak taciz uçuşları yapmıştır.
Karargâh yerleşkesi ve İstanbul Bölge Başkanlığı'na gerçekleştirilen helikopter saldırılarına ateş emriyle birlikte, hafif silahlarla anda karşılık verilerek direnç gösterilmiştir. Ayrıca Teşkilat personeli tarafından gösterilen güçlü mukavemet ve bu kapsamda açılan yoğun ateş sonucu MİT Müsteşarı'nı almaya gelen helikopterin yerleşkeye inme ve sızma faaliyetleri önlenmiştir.
Karargâhtaki çatışmalarda, şarapnel parçalarının isabet etmesi sonucunda üç Teşkilat mensubu yaralanmış, binalar ve araçlar tahrip olmuştur. Darbecilerin Kars Bölge Daire Başkanlığı'na tank ile gitme teşebbüsü de kurum personelinin direnişi ile engellenmiştir.
Ayrıca Teşkilat personeli tarafından gerekli teçhizat ve donanımla birlikte, 15-16.07.2016'da darbeciler tarafından özellikle hedef alınan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Başbakanlık Çankaya Köşkü, Sn. Cumhurbaşkanı'nın İstanbul/Kısıklı'daki konutu ve çalışma ofisinin bulunduğu Huber Köşkü'nün emniyete alınması için destek sağlanmış, söz konusu kritik noktalara taşınan etkili silahlarla yapılan caydırıcı atışlarla, hava araçlarının alçak uçuşları ile iniş/indirme yapmaları engellenmiştir.
Nitekim darbeci unsurlar tarafından kullanılan savaş uçaklarının Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü/Havacılık Daire Başkanlığı, Özel Harekât Daire Başkanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı/TURKSAT tesislerini hedef alması üzerine, ilgili Teşkilat personeline 'hava savunma unsuru içeren yeni silah kombinasyonu ile sahada bulunması/görev yapması' talimatı verilmiştir."
15 TEMMUZ'DA KARARGÂH FÜZELERLE SAVUNULDU
İmdi… Bu kısımda bir başka rapordan alıntı yapacağız. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Yenimahalle'deki eski karargâhının nasıl savunulduğunu yine MİT raporundan inceleyeceğiz. Şöyle diyor raporda:
"MİT Müsteşarı tarafından, karadan havaya etkili hava savunma sistemlerinin kullanılması amacıyla Sn. Başbakan'dan onay alınmış ve Ankara hava sahasının tüm uçuşlara kapatılması talep edilmiştir. Bilahare Sn. Başbakan 'hava sahasının izinsiz uçuşlara kapatılacağını' açıklamıştır. Alınan onay akabinde hava savunma füzeleri, Teşkilat personeli tarafından, MİT Müsteşarlığı Yenimahalle Yerleşkesi ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ateşlenerek kullanılmıştır. Alınan önlemler kapsamında, hava savunma füzeleri personeline hava savunma unsuru içeren yeni silah kombinasyonu ile sahada bulunması/görev yapması' talimatı verilmiştir.
Alınan önlemler kapsamında, hava savunma füzelerini otomatik olarak algılayan savaş uçakları ve helikopterlerin, stratejik kurulu ve tesisler üzerindeki uçuş sayılarında belirgin bir azalma meydana gelmiştir. Hava savunma füzelerinin hedefi olan hava harp araçları da faaliyetlerini sınırlandırmıştır.
Öte yandan Teşkilat personeli hava savunma silahlarıyla birlikte, 16.07.2016 sabahı, helikopter hareketliliğinin olduğu Güvercinlik'teki Kara Havacılık Okulu ve darbenin merkez üssü olan Kazan'daki Akıncılar Üssü çevresinde de konuşlanmıştır. Bu kapsamda Teşkilat personeli, buralardaki hava araçlarının kalkışlarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına destek vermiş ve darbeci unsurların girişimlerinin engellemesine yardımcı olmuştur.
Darbe gecesi ve takip eden süreçte; MİT Müsteşarlığı ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin yanı sıra, Başbakanlık Köşkü, Sn. Cumhurbaşkanı'nın Çalışma Ofisi'nin bulunduğu Huber Köşkü ve İstanbul/Kısıklı'daki Konutu'nda da hava savunma füzeleri, anti-tank silahları ve uçaksavarlar ile birlikte 24 saat esasına göre tertibat alınmıştır.
Bunun yanı sıra darbecilerin işgal ettiği Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın kurtarılması amacıyla, Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı ve yakın ekibine, talepleri üzerine karargâhlarında tekrar kontrolü sağlamaya matuf iki adet zırhlı araç teslim edilmiştir.
Ayrıca darbe girişiminin başlamasını müteakip, Genelkurmay Başkanlığı ile Özel Kuvvetler Komutanlığı arasında emir komuta bağının kopmuş olması nedeniyle, üst makamların talimatlarının Özel Kuvvetler Komutanı'na iletilmesine yardım edilmiştir.
Darbe girişimi süresince MİT Müsteşarı tarafından diğer ülkelerdeki muhataplarıyla temaslar kurulmak suretiyle, kalkışmanın bir darbe girişimi olduğu belirtilerek, uluslararası alanda kalkışma karşıtı açıklamalar yapılmasına katkı sağlanmıştır."
MİT'İN 15 TEMMUZ DİPLOMASİSİNE
İLK CEVAP VEREN RUSYA OLDU
Şimdi, burada duralım. Rapordan alıntıladığım son cümlenin haber değeri yüksek çünkü. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın görüşme yaptığı ülkelerden en hızlı reaksiyon alıp darbe girişimine karşı Türkiye'nin yanında olduğunu ilk söyleyen Rusya ve onun lideri Vladimir Putin oldu. Bir başka deyişle MİT Başkanı Hakan Fidan'ın o süreçte yürüttüğü diplomasiye ilk cevap veren ülke Rusya idi. Bunda elbette Putin'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la hukukunun belirgin etkisi var.
FETÖ İLE MÜCADELE BİR BİLGİ SAVAŞIYDI
İstihbarat, toplanan bilginin kullanım esasları itibarıyla gazetecilikten büyük ölçüde ayrıdır, ama nihayetinde bilgi arayışı olarak gazetecilik/araştırmacılık işleriyle sık sık yolları kesişir.
Otuz yıllık bir gazeteci olarak -şimdi bana göre büyük bir itirafta bulunacağım- çocukluğum ve ilk gençliğim boyunca hakikat arayışının hiçbir engelle karşılaşmayacağını, insan eğer bu 'iyi, doğru ve güzel' yola girerse, 'bütün dünyanın ona kapılarını açacağını' zannederdim. Çocukluk, gençlik işte…
Hâlbuki dünyadaki hiçbir hedefin, sırf öğrenmeyi seviyorsunuz diye size kapılarını açmasını bekleyemezsiniz. Hiçbir kasaya şifresiz giremezsiniz. Eğer bu fakir gibi "Ben yalnız başıma öğreneceğim. Bir grupla, bir mahfille, bir örgütlü güçle yürümeye ihtiyacım yok. Ben bu yolu yalnız yürüyeceğim" derseniz yolunuz daha da uzar. Bilgi arayışı bir mücadeledir, bir savaştır. Büyük bedeller ister; bazen bu bedellere ölüm de dâhil olabilir. 15 Temmuz, bizim gibi bilgi savaşçılarının en çok ölüm tehdidiyle yüz yüze geldiği süreçti. Zaten FETÖ'nün yönettiği bir ülkede yaşamaktansa savaşarak ölmeyi yeğlersiniz.
15 Temmuz hain darbe girişimi, bana sorarsanız nihai olarak bilgiye meşru, seçilmiş iradenin mi, yoksa kelimenin hem literal, hem de mecazi manasıyla 'tabansız', gaspçı bir örgütün mü hâkim olacağı ile ilgili savaşın son muharebesiydi. Devlet içi mücadele 2012'de, hatta 2011'de başlamıştı.
MİT'in; istihbaratın, bilginin kalesi olarak 15 Temmuz'daki fonksiyonu çok önemliydi. Millet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde bütün kurumları gibi gözbebeği olan bu kuruma da sahip çıktı.
Yazı 10 bin vuruşa yaklaştı, artık toparlayalım: Zorlu mücadeleler istihbarat sisteminin bağışıklığını artırır elbette. Ama bir ülkenin sürekli içeriden tehditlerle sınanması yılgınlığa da sebep olur. Bu anlamda 15 Temmuz 2016'da, 12 Haziran 2007'de Ergenekon operasyonlarıyla FETÖ tarafından açılan parantezin devlet ve millet tarafından kapatılması güzel bir milattır. Artık kapanmıştır, bir daha açılmamak üzere…