18 yaşındaki Avustralyalı genç kızı duydunuz mu. Duymadıysanız kısaca bahsedeyim. Kızımızın adı Essena O'Neill, bir sosyal medya fenomeni. İnce vücudu, sarı saçları ve tatlı gülümsemesiyle paylaştığı fotoğraflar, videolar beğeni topluyor.
Geçen hafta bloğunda "Yeter artık, bıktım bu beğeni toplama çabasından, olmadığım gibi görünmekten, insanlar beni beğenecek mi beğenmeyecek mi diyerek gençliğimi tüketmekten, bundan sonra yol öyle filtreli fotoğraflar, saatlerimi en iyi çıktığım fotoğraf karesini çekmekle harcamalar, hayat bu mu? Bütün amacımız bu mu? Başkalarının editlenmiş mutluluklarıyla yarışmak istemiyorum" frekansında titreşen bir video yayınlayarak dikkatleri üzerine çekti.
Kız haklı mı? Sonsuz haklı. Yüzde bin haklı. İnsanlar eskiden örümcekten, yüksekten, parasızlıktan falan korkardı şimdi fotoğrafta 'kötü' çıkmaktan korkuyorlar.
En büyük korkunun kişinin görüntüsüyle ilgili olması Narsizim Çağı üyelerinin 'onay' açlığının nasıl yerlerde süründüğüne işaret.
Ve Essena (biz diyelim ona Asena) bundan sonra onu heyecanlandıran şeyleri, mesela sanatı, kitapları, deneyimlediklerini, yeni şarkıları takipçileriyle paylaşacağını belirtmiş.
Peki ya onlar yeterince beğeni toplamazsa? Peki ya bu cesur hamlesiyle beyaz uzun sırt dekolteli elbisesinin gördüğü ilgiyi göremezse? (Asena'ya Tarkan'dan gelsin 'Unuttu dediler, hiç sevmedi dediler, gücendim yar)
Asena buna hazır mı?
Koparttığı bu fırtınanın bir süre sonra azalarak yok olma ihtimalini göğüsleyebilecek mi bu küçük kız?
Büyük ya da küçük çapta fark etmez, bir gün herkes şöhret olabilir. Güzelliğiyle, müziğiyle, katıldığı yarışmayla, salaklığıyla, skandallarıyla, aklıyla ya da saçmalıklarıyla. Ve fakat biraz iç görü sahibi olan herkesi bir gün usandıracaktır şöhret. İçinden çıkmak isteyecektir de çoğu zaman çıkamayacaktır. Sen vazgeçince senden vazgeçmeyen yegane şeydir o.
Ve acımasızdır, nankördür, talepkardır, yapışkandır. Yıkarsın yıkarsın çıkmaz.
Hele ki zamansız gelmişse, hele ki seni hazırlıksız yakalamışsa. Öyle bir yerine yerleşiverir ki onu istemediğini zannedersin, onsuz kalınca ne yapacağını bilemezsin. Gelsin Kişisel Gelişim kitapları, gitsin nefes terapileri, ver elini dağlar, kırlar, ormanlar. Ne fayda...
Hem söylesenize kendimize böylesine düşkün olduğumuz şu zamanlarda beğenilme arzusundan kaçışımız var mı?