Anneliğin kutsallığından söz etmeyi severiz. Elbette öyledir tabii, annelik çoğu zaman kutsaldır yani. Annelik fedakârlıktır, kendinden vazgeçmektir, önce onu düşünmektir, aşktır, ana gibi yar olmaz vesaire vesaire.
Burada anlaştıysak şimdi ben bir annenin itiraflarından söz etmek istiyorum. Kendisi benim arkadaşım. Kırkından sonra anne oldu. Aşkla evlendi ve çalışan bir anne.
Dedim "Annelik nasıl?"
"Gerçeği mi istiyorsun, herkesin duymak istediğini mi?" diye sordu.
Dedim "Gerçek, daima gerçek."
"Sana gaz vermek, hadi kızım hemen doğur demek isterdim ama işin aslı öyle değil" girişiyle anlatmaya başladı.
"Kızım çocuğuma deliler gibi âşığım ama sor bana tekrar anne olur muydum diye, inan uzun uzun düşünürdüm."
Dedim "Bana bunlarla gel, peki sebep?"
Alın size bir annenin ağzından gerçekler:
"Hayatını kenara koyuyorsun ve buna aslında hiçbir zaman hazır olamıyorsun. Kocanla ilişkin eski enerjisini kaybediyor. Araya manav, kasap, faturalar, aileler, olması gerekenler girince hoşça kal aşk. Ne aşkı ya, ne aşkı. Seks hayatın minimuma iniyor. Uykusuzluk, kendine vakit ayıramama, bakamama ise işin sosları. Bir de Türkiye'nin pahalılığı var ki, çocuğu hangi okula nasıl göndereceğim diye düşünmekten uykularım kaçıyor."
Dedim "Dürüstlüğün için teşekkürler, hadi sana kolay gelsin."
Eee peki sevgili anne okur, bu konuda sen ne dersin?