Yerimiz dar değil, bakış açımız dar. 51.Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu kapsamında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı bisiklete binerken görünce ve şu anda Londra'da dört bir yanımda bisiklete binen insanların arasında kendimden geçince yazasım geldi tabii.
Anne! Biz niye mücadele etmek zorunda kalmadan, korkmadan, 'şimdi başımıza ne gelir acaba' endişesine takılmadan, canımızı tehlikeye atmadan özgürce bisiklete binemiyoruz? Bir ülkede, şehirde gelişmişliğin en önemli belirtilerinden biri; çoluk çocuk, genç, yaşlı herkesin bisiklete binebilmesi.
Spor hayatın merkezinde
İşe, arkadaşlarla buluşmaya, kafeye, alışverişe bile bisikletle gidebilmesi. Şehrin her yanında bisiklet yollarının olabilmesi. Eh, sokaklarında bisiklete binilen bir şehir demek daha az trafik demek, daha çok medeniyet demek, çevreyi korumak demek, hareket eden insanlar demek.
Mercedes, BMW, Audi, Hermes gibi dünyanın en önemli markaları iki üç seneden beri özel bisikletler üretiyorlar. Avrupa'da her yerde kiralık bisiklet uygulamaları, bisiklet park alanları mevcut.
Hani şimdi bizde pıtır pıtır spor salonları, özel hocalarla fitness merkezlerinde crossfitler, bokslar, pilates yapmalar moda ya. Hani sağlık, diyet, zayıflık diye herkes bir hal oldu ya. Ben size söyleyeyim; Avrupa'da artık yeni olay sporun spor salonlarından çıkıp hayatın merkezine konuşlanması. Spor dışarıda yapılıyor, spor parklara taşınıyor, özel hocalarıyla bile dışarı çıkıyor insanlar. Bisiklet de sağlıklı ve medeni bireylerin bir numaralı dostu.
Pekiii, gelelim yazının başına. Şimdi ben "Aman canım bizim imkanımız yok, yerimiz, yolumuz yok, nasıl binelim ki, kara bahtımız" diyerek konuyu geçiştirip, halimize yanabilirim ama durumun aslı bu değil.
Yerimiz dar değil, bakış açımız dar bizim. Yerimiz var. Sahil şeritlerimiz var (Boğaz'da şu anda bisiklet yolu çalışmaları sürmekte), diyelim Bağdat Caddesi var, Florya var, Ataşehir gibi bölgeler var. Yani kullanmak isteyene yer var.
Bu yerlerin belediyeler tarafından bisiklet kullanımı için organize edilmesi lazım bu bir.
Üşengeciz tembeliz
Otomobil sürücülerinin bisikletlileri kabul edip, saygı göstermeyi öğrenmeleri lazım bu ikii. Çünkü Boğaz hattında bile bisiklete binerken her an arabanın altında kalacağız diye ödümüz patlıyor.
Öğrencileri-çocukları bisiklete binmeye özendirmeli, ormanlara okul turları düzenlemeli, bisikleti olmayan çocuklara bisiklet götürme projelerini hayata geçirmeliyiz (Velotürk gibi) bu üç.
Ve biraz popomuzu kaldırıp, elimizi taşın altına koymalıyız bu da dört.
İtiraf edelim, çoğumuz sporu zayıflamak için dönemlik bir araç olarak görüyoruz. Üşengeciz, tembeliz, spor DNA'larımıza işlememiş.
Yan gelip yatmayı seviyoruz.
Spor salonlarına üye olup kahve içmeye gidiyoruz, üyeliklerimizi tamamlamadan yakıyoruz ya da ona buna görünmek için sosyalleşme sevdamıza sporu alet ediyoruz.
Ne kadar kişi bisikletini alıp sokağa çıkarsa, ne kadar kişi bisiklete binmek isterse o kadar çok ses çıkar, o kadar çok alan açılır ve bu iş büyür gider.
Başkalarına özenmek, kendi halinden şikayet etmek kolay. Hadi siz de kalkın dışarı çıkın, bisiklete binin, yürüyün, koşun.