Eğer hayatımızdaki rutin hallerden fenalık geçirmeye başladıysak ve canımız değişiklik çekiyorsa.
Elimizde çöp torbası evi turlayıp kullanılmayan, tarihi geçmiş, fazlalık, gereksiz ne varsa içine doldurup kapının önüne koyuyorsak.
Saçımıza, başımıza, göbeğimize, kalçamıza, kılığımıza, kıyafetimize sarıyorsak.
Yeşil erikkiraz ikilisini aynı kâsede hayal edip içimizi pır pır ettiriyorsak.
Karpuz pek yakında Amerika'dan gelecek sevgilimizmiş hissi veriyorsa. Kokusu burnumuzda dolanıyorsa.
Eşe dosta çaktırmadan internetteki seyahat sitelerinde, bloglarında geziniyor, ucuz uçak biletlerini kovalıyor, kendi kendimize tatil planları yapıyorsak.
Sabahları daha neşeli kalkıyor, liseli kafalarına girip işi kırmak istiyorsak.
"Vallahi âşık oldum, olacağım, hissediyorum" kıvamında cümleler kurup kendimizi gaza getiriyorsak.
Bir bardak buzlu içecek, yemyeşil çimler ve güzel bir müzik fikri bünyende Brad Pitt (erkeklere Angelina) koşa koşa kollarına geliyormuşçasına bir his veriyorsa.
Dondurma dünyanıza en hızlı geri dönüşü yaptı yapacaksa.
Her an birilerini, bi'şeyleri, bir yerleri bırakıp gidebilecek kafadaysanız.
Kendinizle süper saçma diyaloglar ve dostluklar kurmaya başladıysanız.
İçinize sahillere, ormanlara, romantik komedilere düşme, eğilme, sıkı sıkı sarılma, kendini dar atma hali geldiyse güneşi gördünüz, kendinize geldiniz, harekete geçtiniz demektir.
Yaşasın güneş, yaşasın bahar. Bilen varsa söylesin daha ilaç ne var?