Her şeyin bir bedeli varsa eğer ben bu konsere gidebilmek için iki haftadır deli gibi çalışıyorum. Ondan önceki beklemeli, başa dönmeli, yapıp bozmalı, kamplı, yasaklı aylarıma hiç girmiyorum.
Sabah 7'de kendimi sokağa atıyorum, oradan oradan koşturuyorum (ohh ne güzel).
Albümümü çok şükür bitirdim, teslim ettim. Provalarımı yaptım, şarkılarımı hazırladım. Yazılar tamam. Çekimler tamam. O zaman gönül rahatlığıyla iki efsane Paul Simon ve Sting'i Londra O2 Arena'da aynı sahnede izlemeye gidebilirim (oleyyy).
Ve gidiyorum, hatta siz bu satırları okurken hoop uçtum, oradayım.
Bi acayip, bi bulanık, bi karanlık, bi evlerden çıkamadığım, sorulara doyamadığım kışımın sonuna geldiğime inanıyor ve bu konserle yeni sezon başlangıcımı kutluyorum (hadi inşallah).
Bitti bu sevimsiz, anlamsız, suratsız kış, bitti.
Hep yaz olsaydı ne iyiydi.
Not: Lütfen "Kış olmasa yazın kıymetini bilemezdik" gibisine cümlelerle gelmeyelim. Onu biz de yeterince biliyoruz. Doyduk, tokuz.
Dönüşte görüşmek üzere.