Nereden bilebiliriz ki...
Bilemeyiz ama hep düşleriz cenneti. Cennetimiz olsun isteriz birileri, biz de birilerinin.
Nedir ki cennet?
Kalbinin en pürüzsüz halidir.
Lüks oteller değil, sana aldığın nefesin ne kadar lüks olduğunu fark ettiren yerdir.
Güneştir cennet. Mehtaptır.
Duyduğunda seni kucaklayan o şarkıdır.
Yeşildir cennet. Dolar gibisine değil doğa gibisine.
Dünyanın öbür ucuna, seyahat dergilerinde gördüğümüz fotoğraflara gidince kavuşacağımız şey değildir cennet.
Sevgilidir. Sevgilinin güzel gülümsemesidir.
Neyse...
Gitti gidiyorum yine. İnanın bilmiyorum nereye. Öyle kalpten düşen bir yere.
Cuma günü hayattan bir gün çaldım kendime. Bütün yaz uğramadığım Bodrum'a düştü yolum, tabii Bodrum benim için eşittir Gümüşlük.
Kimseler yok... hava limonata... deniz çarşaf... oturduk öylece, ayaklarımızda deniz dolaştı saatlerce. Koyduk müziği, aldık şiir kitaplarını. Okuduk, yüzdük, baktık, dinledik. Kalbimizi hissettik. Hayata bir el verdik.
Birbirimize baktık "Burası cennet işte cennet" dedik.
Sonra; "Cennet bu kadar güzel olabilir mi?" dedik.
İşte öyle bir cennet şimdi Bodrum. Sakin, bacaklarına battaniyesini alıp bir kenarda bekler gibi, ılık, sabırlı, gülümseyen...
Eğer şansınız varsa şimdi gidin. Ha bir de kendinizi ihmal etmeyin. Neydi o laf. Hayat tek gündür o da bugündür.
İyi pazarlar.