Perşembe günü Beyoğlu'nda dolaşıyorum. Kulağımda kulaklıklar müzik dinleye dinleye, saate bakmadan, kimseye aldırmadan.
Mağazalara giriyorum, kitaplar alıyorum, arkadaşlarıma rastlıyorum, ayaküstü laflıyorum...
Yolun sonunda Asmalımescit'e varıyorum. Unutmuşum bu yaz Asmalı'nın başına gelenleri.
"Gider House Cafe'nin önüne oturur, geleni geçeni izler, naneli limonata içerim şimdi" derken, Asmalı'nın sessizliğiyle karşılaşıyorum.
Hâlâ aklıma gelmiyor, bu yaz olanlar, sokaktan kaldırılan masalar.
Yürüyorum... içimden "Saat erken ondan masaları sokağa atmamışlar" diye geçiriyorum.
House Cafe'ye varınca uyanıyorum. Artık Asmalımescit eskisi gibi değil ki. Restoranların önünde masalar, masalarda oturan insanlar, o neşeli kalabalık, o güzel sokaklar yok artık.
Esnaf mutsuz, turistler duruma anlam veremiyor. Nasıl anlam versinler ki?
Hangi yönetim, böylesine güzel, böylesine kıymetli, böylesine turistleri, gençleri çeken bir yeri elleriyle mahvedebilir ki?
İşin kötüsü hukuki olarak yapacak hiçbir şey yok. Vatandaşın hakkı yok. Anladım ki Asmalımescit artık gerçekten yok.