Şimdi sen bu çocuğu dünyaya getirdin değil mi abla?
Evet!
Sen de babasısın değil mi abi?
Evet!
Evladınızdır, çok seviyorsunuz, onun geleceği için kendinizden vazgeçiyorsunuz değil mi?
Ona da evet!
Peki çocuğunuzu neden öteli-yorsunuz?
Son zamanlarda iyiden iyiye dikkatimi çekiyor. Sanırım yaş ve medeni durum sebebiyle ilgi alanıma giriyor.
Restoranlarda, kafelerde ne zaman çocuklu bir masa görsem, çocuk masanın sonunda tek başına oturuyor. Büyükler sohbet ediyor, kendi aralarında gülüp yemekleri yutuyorlar, çocuklar önlerine boyama kitabının ya da garsondan istenmiş kâğıt-kalemin atılması suretiyle tek başına bırakılıyor.
Çocuklarla konuşan yok. Onlara sofra adabını ve zevkini öğreten yok. Hep kenarda, hep en uçta hatta mümkünse arka masada çocuklar.
Mesela şu anda Ortaköy'de bir kafede çay içiyorum. Karşımdaki masada altı yetişkin, bir çocuk. Çocuk sıkıntıdan patlamak üzere. Saçlarını kıvıra kıvıra tavana bakıyor. Elindeki oyuncağı sallıyor.
Çocuk resmen gözümün önünde çıldırıyor. Çünkü tek başına, çünkü dışlanmış, çünkü ona ara sıra dönüp; "Hadi yemeğini ye" diyen annesi dışında cümle kuran yok.
Hoş, annesi "Yemeğini ye" buyurduğunda çocuk çoktan tabağını silip süpürmüştü ama kimin umurunda.
Ebeveynleri de anlamak istiyorum. Belki çocuksuz hallerini özlüyorlar ama artık çok geç...
Çocuklara mecburi taşınan çanta muamelesi yapılmasından, çocukların çaktırmadan kıştlanmasından hiç hoşlanmıyorum.
Konuşun onlarla, arkadaşınız gibi davranın, dinleyin, anlamaya çalışın, kişiliğine yer açın. Özetle; adam yerine koyun.
Çok mu zor?