Pandemi, iklim krizi derken çevre, daha da artan düzeyde hassas olduğumuz bir konu haline geldi. Bu hassasiyet nedeniyle, bilgi kirliliği ile aklımızı karıştırmak isteyenlerin sayısı da artıyor. Çevre, genelde eleştiri noktasında yüksek sesli, takdir konusunda sessiz kaldığımız bir alan. Oysa bu coğrafyada hem afetler hem fırsatçılar hem yalan hem de cehaletle mücadele etmek çok güç. Bu güçlükler içindeki mücadeleye hakkını teslim etmeliyiz. Bir süredir hangi şehirde karşımıza çıkacağı belli olmayan bir tempoda çalışıyor Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum. Marmara'da kâbus olan, müsilajın temizliği ile birebir ilgilendi. Bakan işin başında durunca tüm birimler seferberlik ilan etti. Bazı belediyeler kılını kıpırdatmazken, Kurum "Çevre siyaset üstüdür" diyerek bilim insanlarıyla 25 günde Marmara'yı eski haline çevirdi. 11 bin 84 metreküp müsilaj toplandı. 7 ilde 10 bin 243 denetimle 172 tesise 21,8 milyon lira para cezası kesildi. 51 işletmenin faaliyeti durduruldu. Ve nihayet yaklaşık bir haftadır müsilaj olmaması nedeniyle temizlik çalışması yapılmadı.
Marmara'da işler düzelince Kurum, turizmin gözdesi Karadeniz yaylalarına Uzungöl ve Ayder'e çıktı. Uzungöl'de 5 yıllık eylem planının ilk etabı tamamlanmak üzere. İmara aykırı olan 130 yapının 68'i yıkıldı. 2. etap çalışmaları Ekim ayında başlayacak. Uzungöl'ün doğal güzelliğini bozan derme çatma yapıların tamamı kaldırılacak. Ayder'de de yenileme ve koruma projesi çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Ayder'de atıksu, yağmursuyu hatları, elektrik hatları, aydınlatma sistemleri ve tüm yollar yenilendi. Ayrıca termal otel, konaklama birimlerinin yanı sıra 280 milyon lira yatırımla bin 732 araçlık yeraltı otoparkı da bu yıl tamamlanacak. Yeni tartışma bu. Otopark çevreyi bozacakmış. Siz doğanın ortasında yürürken araçlarla sürekli karşı karşıya kalarak egzoz mu solumak istersiniz? Yoksa bölgenin girişinde yeraltı otoparkına aracınızı park edip daha çevreci araçlarla ulaşım sağlayarak doya doya çevreyi yaşamayı mı? Ben mümkünse tüm araç trafiğinin bölgenin girişinden itibaren yasaklanmasını isterim.
Aynı durumu Salda Gölü'nde yaşamadık mı? Trafikten çevresine yaklaşılamayan, piknikçilerin çöpler içinde bıraktığı Salda, gördüğümde gerçekten çok üzüldüğüm bir yerdi. 2019'da Cumhurbaşkanı kararıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi. Araç girişi yasaklandı, çöpler toplandı. Beyaz Adalar'da 1,5 km'lik sahil şeridinde ziyaretçi kısıtlamasıyla artık göle girilmiyor. Çevredeki derme çatma yerler yıkıldı. Yerine, gölün 500 metre ötesinde alanlar tasarlandı. Salda korumaya alındı diye şimdi birileri nereden saldıracağını bilemiyor.
Bir başka örnek... İzmir Bayraklı'da evler yıkılıp altında canlar kaldığında "Niye önceden tahliye etmediniz?" diye hükümeti eleştirenler olmuştu. Bugün aynı kişiler "Daha fazla can gitmesin" diye evleri boşaltıp kentsel dönüşüm yapmaya çalışılan bölgelerde "Niye vatandaşı yerinden ediyorsunuz?" diye eleştiriyor.
Önümüzde tüm dünya zirvelerinde "en büyük tehdit" olarak kayıtlara geçen iklim değişikliği, sürdürülebilirlik gibi konularda ortak hareket etmek varken niye nefesimizi boşuna harcıyoruz? Maalesef vicdanlarımızı müsilaja teslim ettiğimiz bir dönem yaşıyoruz. Umarım tez vakitte Marmara gibi pırıl pırıl oluruz.