Aşılamanın hızlanmasıyla belli ki tüm dünya olarak normalleşmeye en yakın olduğumuz dönemi yaşıyoruz. Yeni normal eski normale benzeyecek mi? Asıl sorun bu. Yüksek tansiyonda yaşamayı normalleştirmiş bir insan için nasıl artık eski seviyelere dönmek sarsıcıysa küresel ekonomi için de eski alışkanlıklara dönmek aynı oranda sarsıcı olabilir. O yüzden bundan sonrasını yeni normal şartlar altında değerlendirmemiz şart. Eskiden çok sıkıntılı görünen konularda şimdi sanki daha toleranslıyız. Mesela dünya kocaman bir borç balonu haline geldi ama kimsenin keyfini bozduğu yok. Hatta IMF daha fazla borçlanmayı önerebiliyor.
McKinsey'nin yeni döneme yön verecek trendlere ilişkin yılın ilk aylarında yaptığı araştırmayı tekrar okudum. Hatırlatayım. Araştırmaya göre, biriken talebin açığa çıkması ile yaşanacak intikam alışverişi hareketi, pandemi sonrası en belirleyici trend olacak. Pandemiden en negatif etkilenen sektör olan hizmet sektörü, özellikle restoranlar ve eğlence mekânları bu geri dönüşten de en fazla fayda sağlayacak. Uluslararası seyahatte, yasakların kalkmasının hemen ardından tatil amaçlı seyahatler hızla hareketlenecek. İş seyahatlerinin ise yeni dönemde de pandeminin kurtarıcısı zoom, skype gibi teknolojilerin kolaylığının getirdiği yapısal değişimden etkilenmesi bekleniyor. İnovasyon dalgası ve başlattığı yeni girişimciler nesli de bu dönemin trendi olacak. Ve tabii dördüncü endüstri devrimi hızlanacak. Geçmişte çığır açan teknolojilerin, verimliliği artırmaya başlaması 10 yıldan uzun sürüyordu. Pandemi krizi, yapay zeka ve dijitalleşme gibi alanlarda geçişi birkaç yıla indirdi. Online perakende, tedarik zincirinde yeniden dengelenme ise en önemli iş dünyası trendi olarak öne çıkıyor
Bu araştırmada dikkat çekilen intikam alışverişi gerçekten en önemli trendlerden biri olmaya başladı. İntikam alışverişi diyoruz da karşımızda da bir intikam fiyatlaması duruyor. Bugün gördüğümüz ve uyarmamız gereken konu bu. Sanki esnaf, restoran, otel, ulaştırma her sektörde evde kaldıkları dönemin acısını vatandaştan çıkarır gibi fiyatlama yapıyorlar. Bir yandan küresel hammadde fiyatları bir yandan kur bahane ediliyor; etiketler birken 10 oluyor. Bu sadece vatandaşın cebinin değil, ülkenin ekonomi politikalarının da önündeki en büyük risk.
Evet, dünyanın yeni normalinde enflasyonla yaşamak da kaçınılmaz olacak gibi. Tüm dünya normalleşmeye ve ekonomide çarkların dönmesine muhtaçken kimsenin enflasyonu ilk sıraya aldığı yok. Türkiye'de de yılın son çeyreğinden itibaren tüm alanlarda olduğu gibi enflasyonda da dengelenme eğiliminin başlaması bekleniyor. Ama bugün bu fahiş fiyatlamanın önüne geçilmez ve denetimler sıkılaşmazsa enflasyon, kronik bir hastalık riski olarak karşımızda duruyor.
İş dünyasının, esnafın, turizmcinin artık enflasyonla mücadele için samimi bir katkı sağlaması gerekiyor. Evet, pandeminin yükü toplumun her kesimi için ağır. Ama daha önce de bu sayfalarda söylemiştik. "Vergimi düşür, borcumu yapılandır, biraz da fiyat yükseltiriz. Durumu düzeltiriz" diyerek, nalıncı keseri gibi "hep bana, hep bana" mantığıyla bu iş yürümez. En tepeden en uca zincirin tüm halkaları aynı amaçta olursa Türkiye bu dönemi fırsata çevirebilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Özlem Doğaner | İntikam alışverişi değil intikam fiyatlaması