Salgına, ticaretteki sıkıntılara, kısıtlamalara, saldırılara rağmen Türkiye ekonomisi 2021 yılına da güçlü bir başlangıç yaptı. 2020 yılını G20 ülkeleri içinde büyüyebilen iki ülkeden biri olarak tamamlamıştık. İlk çeyreğe de OECD'nin en hızlısı olarak başladık. Türkiye'nin coğrafyası, demografisi, üretim kapasitesi, proaktif yaklaşımı, dayanıklılığı, yılmazlığı, kriz yönetimindeki başarısı, bundan sonra her koşulda büyüme sıkıntısı çekmeyeceğinin işaretlerini veriyor. Restoranlar kapalı, turizm sınırlıyken yani başta hizmet sektörü tarihinin en zor dönemlerinden biri yaşanırken, sanayide çarkların dönmesi, ihracatın rekorlar kırması, hanehalkının evdeyken bile ekonomiye güvenip tüketime devam etmesi büyümenin sürdürülebilirliği konusunda da sağlıklı bir vizyon sağlıyor.
Önemli noktaların altını da çizelim. Büyümeye en çok katkı veren gruplara bakınca, yüzde 7'lik büyümenin 4.5 puanı özel tüketimden geldi. Yatırımlardaki hızlı büyüme, ülke ekonomisinin ilk çeyrekteki büyümesine 2.9 puanlık katkı sağladı. İhracatın katkısı ise 1.1 puan oldu. Makine teçhizat yatırımları yılın ilk çeyreğinde yüzde 30.5 arttı. Avrupa neden istenilen büyümeyi yakalayamıyor? Türkiye nasıl dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer alıyor? Neden geleceğe umutla bakmalıyız? Bu soruların yanıtı işte bu rakamlarda gizli.
Aşılamanın hızlanması normalleşmeyi, normalleşme ise yepyeni bir dönemi başlatacak. Çok uzak bir dönemden bahsetmiyoruz. Turizm, ulaştırma, hizmetler sektörü de yükü paylaşınca yılın son çeyreğiyle birlikte yaraları sarmaya başlayabileceğiz.
Tüm araştırmalar ve raporlar Türkiye'nin gerek coğrafi konumu gerekse üretim potansiyeliyle yeni dönemin en güçlü ekonomilerinden biri olacağını gösteriyor. Cari açığın en önemli kalemi olan enerjide de dışa bağımlılığı azaltacak adımlar hızla atılıyor. Gerek yenilenebilir enerjide yeni yatırımlar artarken gerekse de doğalgaz ve petrolde yeni rezerv müjdeleri de geliyor. Karadan gelen petrol rezervi haberlerine bu hafta Karadeniz'den de doğalgaz haberlerinin eklenmesini bekliyoruz.
Enflasyonu ve faizi de kontrol altına alırsak pandemi sonrası için bambaşka bir ülkenin temellerini atmış oluruz. Türkiye bu yolda ilerledikten sonra isteyen algı operasyonu başlatsın, isteyen sosyal medyada linç. Yeter ki biz kendi kendimizi ayağından vurup potansiyelimizi heba etmeyelim.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz