Güçlü, istikrarlı bir ekonomi, dünyadaki yerinizi, diplomatik gücünüzü belirliyor.
Güçlü bir ekonomi için de güçlü liderlik şart. TRT, arşivlerini açınca bunu daha iyi gördük. Krizler, darbeler, açlık, yokluk ama her dönemden inançla dayanışmayla çıkmış bir halk... Bu halk hak etmediği öyle çok şey yaşamış ki. Şöyle bir utanç vesikası var örneğin. Yıl 2001... İktidarda koalisyon hükümeti var. Üç parti lideri, Başbakan ve yardımcıları, Başbakanlık'ta ceketleri iliklemiş, merdivenlerin ucunda bekliyor.
Dışarıdan kurtarıcı diye getirilmiş, süper yetkili bakan Kemal Derviş, elleri cebinde merdivenlerden iniyor.
Halkın oylarıyla iktidara gelmiş liderlere karşı bu rahatlığı nereden?
IMF'den 15 milyar dolar kredi alabiliyor diye... Bugün 35 milyar dolara havalimanı inşa ediyoruz. IMF demişken...
Arşivler IMF memurlarının başbakanlarımızdan daha "kıymetli" olduğu yılları gösteren haberlerle dolu.
Bugün çok konuştuğumuz milli ve yerli olmak şöyle dursun Türkiye'nin iki çıpası olduğu söyleniyordu: AB ve IMF...
Türkiye, 1980 ile 2003 arasında 1.5 trilyon dolar faiz artı anapara ödedi. 2002 konsolide bütçe büyüklüğü 146.9 katrilyon lirayken 65.5 katrilyon lirası faize gidiyordu.
Son 14 yılda tüm bu Türkiye aleyhine olan düzen alt üst oldu.
Türkiye 3 kat büyüdü.
Dünya Bankası raporlarında Türkiye'nin satın alma gücü paritesine göre milli geliri 2002'de 592 milyar dolardı. Bugün 1,6 trilyon dolar... Avrupa'nın 6. büyüğü, dünyanın 17...
İspanya ile petrol zengini Suudi Arabistan ile kafa kafaya... O gün Avusturya ile aynı seviyede olan Türkiye bugün Avusturya'nın 3 katından fazla büyüklüğe sahip. Avrupa'nın saldırıları işte bu rakamlarda gizli.
Nüfusumuza ve potansiyelimize bugünkü yüzde 3-4'lük büyüme oranlarının yetmediği ortada. Ama en önemlisi zihniyet değişimi...
Avrupa malına hayranlığımız, kıyafetten gıdaya "ithal" sevdamız kalmadı. Sivil savunmada, enerjide, teknolojide, her alanda tercihimiz yerli malı... Son 14 yıla bakınca görüyoruz ki dümenin başında güçlü bir kaptan olduğu için gelmişiz bu noktaya...
Ama ya ileride aynı vizyonda bir lider çıkmazsa eskiye mi döneceğiz? Yanı başımızda dinmeyen savaşlar, kimyasal saldırılarla ölen insanlık, güçsüz Türkiye özlemi çeken onca düşman varken hangimiz düne dönmek ister? Bu ülkenin kişilerden bağımsız hep güçlü kalabilmesi için, geleceği planlamasına, yani sistem değişikliğine ihtiyacı var. Güçlü olmazsak tehdit eden artık sadece IMF olmayacak çünkü...