MHP Lideri Devlet Bahçeli, son grup toplantısında bir kez daha 22 Ekim'de yaptığı Öcalan çıkışını yineledi ve arkasında durduğunu açıkladı:
"Haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin, ak koyun kara koyun ortaya çıksın, umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım."
Günlerdir bırakın Kürt meselesinden beslenen hazırcı siyaset bezirgânlarını, bu ülkenin 100 yıllık partisinin yöneticileri ve süreci şaşkın şaşkın izleyen gazetecileri de Bahçeli'nin söylediklerini ve Türkiye'nin hazırlığını anlamış değil.
Çünkü gerçekte hiçbirinin bu sorunun çözümüne ilişkin bir fikri yok. Ağırlıkla hazır reçeteler ve 20'nci yüzyıl sloganlarıyla meşguller. Ortada derin bir siyasetsizlik gerçeği var. Dönüştürücü siyaset ve cesur liderler yoksa 100 yıllık tarihe veya kurumsal kimliğe sahip olmak ne yazık ki işe yaramıyor. Hatırlayın son 10-15 yılda bu ülkenin kurucu partisi CHP yöneticileri defalarca "Kürt Sorunu Raporu" hazırlayacaklarını söylediler ama ortaya hiçbir şey konmadı.
Bu yüzden "milliyetçi" bir siyasetçinin çıkıp risk üstlenmesi hepsini şaşkına çevirdi. Ne diyeceklerini bilemedikleri gibi kimi işi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bahçeli'nin çıkışından haberi olmadığına, kimi de "devletin hükümete, hükümetin de devlete" operasyon çektiğine kadar götürdü.
Oysa MHP Lideri Bahçeli'nin söyledikleri, "Terörü bitir, gel konuşalım" diyecek kadar açık ve netti. Arkasında da ciddi bir ortak akıl vardı ve iki liderin ezber bozan son konuşmalarını okumak bunu anlamaya yeterdi.
Bu konuda ne yazık ki hem bu meseleden beslenen DEM Parti hem de bugüne kadar bütün çözüm girişimleri karşısında duran CHP, siyasi tarihimizin en kötü sınavını verdi, veriyor.
Şu gerçek bir kez daha ortaya çıktı: İki partinin bir arada oluşları hiçbir siyasi ilkeye dayanmıyor. Tek ortak noktaları var: "Erdoğan düşmanlığı" ile "AK Parti ve MHP'ye kaybettirmek".
Böyle olduğu için Bahçeli'nin çıkışıyla kayyum atamaları birbirine karıştırıldı; elleri, ayakları hatta dilleri birbirine dolaştı.
Şu tabloya bakın: "Öcalan irademiz" diyen ve "güya sivil" DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, bırakın tarihsel aktörleri, pervasızca bugünün terör ve şiddet kullanan PKK'lılarına atıf yaparak şöyle diyor:
"İyi bilsinler ki Şeyh Said, iyi bilsinler ki Seyit Rıza, iyi bilsinler ki Sakine'ler, iyi bilsinler ki Mahsum'lar ne yaptıysa Kürt halkı da aynısını yapacak."
Herhalde Kürtlerin talihsizliği bu; bugüne kadar sığlıktan kurtulan, siyasi irade koyan sivil aktörleri olmadı. Biri Kandil karşısında elde ettiği yüzde 13 oya sahip çıkamadı, öteki de uzatılan "barış" eline "iç savaş" diliyle cevap verdi. Dahası Öcalan'ın önüne çıkan "umut hakkı" fırsatını da elinin tersiyle itiyor.
İşin garip tarafı, seçtiği yol arkadaşı CHP'nin durumu, DEM'den daha da kötü...
DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan, Mardin'de otobüs üzerinden kayyum atamalarını eleştireyim derken baltayı taşa vuruyor ve CHP'nin tek parti dönemindeki isyanlara atıf yapıyordu. Ardından aynı otobüsün üzerine bu kez suçladığı CHP'nin bugünkü genel başkanı Özgür Özel çıkıyor ve sadece kayyum atamalarından söz ediyordu. Dediğine göre Bakırhan'ın söylediklerini duymamıştı. İyi de duysa ne derdi diye merak ediyorsanız onu da söyleyelim:
"Tuncer Bey'in söyledikleriyle mutabık değilim."
Kimse sert cevap vermesini beklemiyordu ama en azından sivil siyaset adına daha anlamlı bir cevap verilebilirdi. Ama ne yazık ki Özel bunu bile yapamadı.
İşte DEM'in kuyruğuna takılan ve siyaset üretemeyen CHP'nin hali pürmelali...