HDP dâhil Millet İttifakı partileri, onlara destek veren aydınlar, gazeteciler öyle bir özgüven, öyle bir şımarık ruh hâli içindeydiler ki, kimleri nasıl yargılayacaklarını, seçim gecesi nasıl kutlama yapacaklarını bile konuşmaya başlamışlardı.
Bu ruh hâli içinde "Terlik bile koysak kazanırız" dedikleri hâlde iki seçimi de kaybettiler. Doğal olarak bu durum, başta ittifakın siyaset mühendisi CHP olmak üzere İyi Parti'yi de, HDP/YSP'yi de derin bir siyasi krize sürükledi.
Hepsi de kendileri dışında bir "suçlu" arama telaşına düştü. İlk kurban da kuşkusuz Kılıçdaroğlu'ydu. İkinci sırayı da "81 ilde kendi adayımızı çıkartacağız" diye gürleyen Meral Akşener almak üzere.
Zaten fondaş medya saldırıları da başladı. "İstanbul ve Ankara'yı Erdoğan'a kaptırırsan altında kalırsın" diyenlerin sayısı giderek artıyor. Yakında kara kampanyaya "sifon çeken" sanatçılar da katılırsa şaşırmayın.
Seçim öncesi ısrarla, "Siyaset üretmeden siyaset mühendisliğiyle bir yere varılmaz" diye yazdığımda karşı çıkanlar şimdi aynı noktaya geldiler.
Bu aslında sadece CHP'nin değil, sonradan devreye sokulan İyi Parti'nin de, teröre karşı tavır almayan HDP'nin de temel sorunu. Hiçbiri Türkiye gerçekliğiyle örtüşen, kuşatıcı bir "siyaset" ortaya koyamadı.
Onları bir araya getiren tek ortak noktaları "Erdoğan düşmanlığı"ydı. Bu da sevgili Burhanettin Duran Hoca'nın yazdığı gibi artık etkili değil.
Bu gerçeği nihayet Akşener'e saldırılar nedeniyle İyi Partililer fark ettiler ki artık "Parti olalım" noktasına gelindi. Başarırlar mı emin değilim; ama daha vahim olan CHP'de böyle bir "yeni siyaset" arayışının olmaması.
Ne "değişim" diyen Ekrem İmamoğlu ne de "yeni vizyon"dan söz edip içini dolduramayan Özgür Özel şu ana kadar "Kılıçdaroğlu siyasetine" alternatif bir yaklaşım ortaya koymuş değiller.
Büyük bir özgüvenle girdikleri genel seçimi kaybeden bu partiler, şimdi hem yeni bir siyaset ortaya koymadan hem de kaybetmiş bir ruh hâliyle yerel seçime gidiyor.
Kazanmaları mümkün mü?
Bu açıdan bakınca en azından Akşener'in yeni bir deneme yapması anlamlı. Ama Akşener, başkanlık ettiği İyi Parti'nin 6 yıllık tarihine öyle çok siyasi zikzak sığdırdı ki, bırakın "öteki" sosyolojiyi kendi partilileri bile artık ona "güven" duymuyor.
Muhalefet bu kısırdöngüden çıkabilir mi bilemem; ama o muhalefeti iyi tanıdığını söyleyen aydınlardan Emrah Gülsunar'ın bir önerisi var. Gülsunar, CHP'deki "siyasetsizliği" es geçip şöyle bir sonuç çıkartıyor:
"Bu durumu değiştirebilecek tek gelişme CHP'nin oylarında anlamlı bir düşüş olabilir. Ancak seçmen CHP'yi bu derece cezalandırır mı, yoksa gene 'ya AKP kazanırsa' endişesiyle oy vermeye devam mı eder, bunu önümüzdeki yerel seçimde göreceğiz."
Yerel seçimlerde derin yenilgi, siyaset üretmeyen muhalefet için yıkım mı olur yoksa yeni bir başlangıç mı?
***
İSTANBUL CHP'DE ÖNE ÇIKANLAR
Şu sıralar Akşener'in tavrı kadar CHP İstanbul İl Kongresi de merak ediliyor. "Kim kazanacak?" sorusu kurultayın gidişatıyla yakından ilişkili. Daha önce de yazdım; İstanbul'a "Abi" formülü düşünülüyor diye. Artık bu formül gerçekleşmek üzere. O "Abi" kim olacak derseniz, iki isim öne çıkıyor: Eski il başkanları Cemal Canpolat ve Gürsel Tekin. İmamoğlu'na yakınlığıyla bilinen Canpolat, birkaç gündür yoğun kulis yürütüyor. Önceki gün sürecin önemli isimlerinden Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ile görüşmesi, kulislerde ibrenin biraz ondan yana kaydığının işareti olarak yorumlandı.
Ne de olsa CHP burası, Kılıçdaroğlu'nun tek aday işareti işi bitirmiş görünse de sürprizlere de şaşırmamak gerekiyor.