Türkiye sadece 11 ili değil, onlarca ilçe ve köyü de kapsama alanına alan yıkıcı bir depremin yaralarını sarmaya çalışıyor.
Gaziantep'ten Hatay'a uzanan hattı gezerken, başta bakanlar, bakan yardımcıları, valiler olmak üzere bütün devlet kurumları, belediyeler, sivil toplum örgütleri sahadaydı ve canhıraş çalışıyorlardı.
Akşam karanlığı çökerken Hatay'ın merkezindeki Mustafa Kemal Üniversitesi bahçesine uğradık. Bahçeye kurulu aşevi, fırın ve kantinde; yemekten hijyen ürünlerine vatandaşın her türlü ihtiyacı karşılanıyor. Özellikle fırının her dakika sıcak ekmek çıkarması insanların içini ısıtıyor. Şehrin merkezi dahil birçok yerde devlet kurumları, belediyeler ve sivil toplam örgütleri bu tür hizmetleri veriyor ve bu artık oturmuş durumda. Ama hâlâ her yerden çadır, konteyner talebi geliyor ve o ihtiyaç tam karşılanmış değil.
Son Hatay depremiyle bu ihtiyaçlar daha da arttı.
AFAD KOORDİNASYON MERKEZİ
Depremin vurduğu şehirlerde bu ihtiyaçlarını nasıl karşılandığını, onlarca farklı kurumun, sivil örgütün nasıl koordine edildiğini yerinde görmek için AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman'la AFAD Koordinasyon Merkezi'ne gidiyoruz.
Çok sayıda insanın girip çıktığı merkezde olağanüstü bir hareketlilik var.
Büyük bir kalabalık da gece geç saatte bakanların katılacağı koordinasyon toplantısını bekliyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hariç bölgeden sorumlu bakanlar da orada. Kısa bir süre Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci ile sohbet ediyoruz. O sırada Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler de geliyor.
Saatler 23.00'ü gösterdiğinde İçişleri Bakanı Soylu da gruba katılıyor ve binanın alt katındaki salona geçiliyor.
Salonda Hatay ve civarında depremle ilgili hizmet veren bütün kurumların sorumluları var. Bakan yardımcıları, valiler, askeri yetkililer, kaymakamlar, genel müdürler, sağlık sorumluları... Herkes kendi sorumluluk alanıyla ilgili gelinen noktayı ve ihtiyacı anlatıyor.
Nerede eksik olduğu, neyin yapılması gerektiği tek tek masaya yatırılıyor.
ÇADIR DEĞİL KONTEYNER KENT
Çadır ve konteyner ihtiyacı, cenazelerin kaldırılması, eczanelerin açılması, ilaç ve temiz su ihtiyacı ayrıntılı bir biçimde bakanlara iletiliyor.
Bir uzman şu tespiti yapıyor: "Artık talep odaklı yardımdan arz odaklı yardıma geçtik..."
En çok konuşulan ise konteyner ihtiyacı. Çadır kentler yerine konteyner kentlerin kurulması talebi ağırlıkta.
Yurtdışı ve yurtiçinden gelecek konteynerlerin nereye konulacağı konuşulurken, bu konteynerlerin bir kısmının görevlilere verilmesinden söz edilince, İçişleri Bakanı Soylu itiraz ediyor:
"O konteynerler vatandaşlara verilecek. Burada görev yapanlara çadır verelim. Biz dayanırız, vatandaşımız zor durumda, onların bir an önce sıcak bir ortama kavuşması gerekiyor. Ben 12 gündür emniyetin küçük bir odasında yatıyorum."
Toplantıda bölgedeki enkazın kaldırılmasının da planlandığı ve bir sıraya konulduğu üzerinde ayrıntılı duruluyor. Her şeyin kayıt altına alınacağına ve bu işin kamu kurumları aracılığıyla yapılacağına özel vurgu yapılıyor. Bu konuda Karayolları, Devlet Su İşleri gibi kurumlarla, İstanbul, Adana, Konya, Bursa ve Kocaeli büyükşehir belediyelerinin görevlendirileceği konuşuluyor.
Türkiye, üst üste gelen birçok sorunla boğuşurken, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bile baş etmekte zorlanacağı çok büyük ve yıkıcı bir depremle karşı karşıya kaldı. Bunu da atlatabilecek güce sahip ve atlatıyor da... Birilerinin telaşa kapılıp felaket üzerinden siyaset yapma derdine düşmesi boşuna değil.