AK Parti ve MHP'nin birlikte Meclis'e sundukları yeni seçim ve partiler yasasıyla ilgili öneri, deyim yerindeyse Millet İttifakı ya da yeni ismiyle 28 Şubat İttifakı partilerinin ezberini bozdu.
En önemlisi de, başından beri söylüyorum sadece gündemde olmak için uydurulan "Erken seçim olacak" öngörüsü de yerle bir oldu. Zaten başkanlık sisteminde "erken seçim" diye bir kavram yok, olamaz da. Çünkü sistemin ruhuna aykırı...
Ama bunu rağmen bile bile hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hem de İP Genel Başkanı Meral Akşener, ısrarla şu tarihte erken seçim olacak deyip durdular, ama hiçbir öngörüleri de tutmadı. Son tasarıyla bu tamamen bitti.
Yeni tasarı bir şeyi daha bitiriyor; milletvekili transferini. Bu yasa Meclis'ten geçtiğinde artık partilerin seçimlere katılmaları için grup kurma şartı olmayacak. 40 ilde örgütlenmeleri ve kongrelerini yapmaları yeterli olacak.
Tasarının muhalefeti şaşkına çeviren en önemli maddesine gelince... Yeni tasarı, ittifak içi oyların yeniden hesaplanmasını öneriyor. Teklife göre ittifakı oluşturan partilerin her birinin çıkaracağı vekil sayısı, seçim bölgelerinde aldıkları oy oranlarına göre hesaplanacak.
Böylece bir önceki seçimde CHP ve İP'in ittifak oyları sayesinde fazladan aldıkları 15-16 civarındaki milletvekilini kaybedecekleri anlamına geliyor.
Bu da CHP ve İP'i öfkelendiriyor. Nasıl öfkelenmesinler, siyaset üretme zahmetine katlanmadan, halkın ayağına gitmeden bedavadan 10-15 milletvekiline sahip olmak az şey değil.
Tabii işin bir de ittifakı çatlatma boyutu var. Artık küçük partiler milletvekili çıkartacakları yeni arayışlara mı yönelecek yoksa mesela Ali Babacan veya Ahmet Davutoğlu gibi isimler büyük meydan okumalarla kurdukları partileri bir yana bırakıp, CHP veya İP listelerinden mi aday olacaklar göreceğiz. Buna CHP'liler ne der ve bu iki aktörün siyasi bir iddiası kalır mı o da ayrı sorun.
Tasarıya en öfkeli yaklaşan İP Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın şöyle diyor:
"İktidar seçim kanunuyla oynuyorsa 'gidici' demektir."
Böyleyse dert edecek bir durum yok. Ama kazın ayağı öyle değil. Sadece küçük partilerle ilgili bir problem yok, hem 6'lı ittifakta derin problemler var hem de CHP ve İP'in içinde... Meral Akşener son "isimsiz cumhurbaşkanı" tarifiyle ittifakın ortak adayı olma hayali kuran Kılıçdaroğlu'nu hayal kırıklığına uğrattı. Uğrattı çünkü Akşener, kendi ayağının altındaki halının çekildiğini, Kılıçdaroğlu öne çıktıkça İP'ten CHP'ye oy kaydığını gördü. Aynı şey HDP için de geçerli. Barajın yüzde 7'ye çekilmesinin, HDP'den ciddi bir oy kaymasına yol açacağı da söyleniyor. Bu durumda, Kılıçdaroğlu'nun eli güçlense de parti içi handikabı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu kapı gibi duruyor. Ne İmamoğlu'nun ne de destekçisi CHP'li küreselcilerin hesabı bitmiş değil. Bu kesim, Kılıçdaroğlu'nun "kazanamayacağına" inandıkları için mücadele sürüyor. Kılıçdaroğlu da bu korkuyla CHP'de il, ilçe kongrelerini yapmıyor, kurultaya gidemiyor.
Karşımızda, siyaset mühendisliğiyle aday bile belirlemekte kıvranan bir muhalefet, bir de küresel siyasette Türkiye'yi aktör yapan bir iktidar var. Sizce Türkiye'yi içinden geçtiğimiz kaotik zaman diliminde hangisi yönetmeli?