Yeni hükümet sistemi, son dönemde yüzde 1'lerde dolaşan partilerin ittifak masasına oturmalarını ve biraz da havaya girmelerini sağladı ama tek neden o değildi. Bunun önemli bir nedeni de özellikle muhalefette iktidarı hedefleyen güçlü partilerin olmamasıydı.
Böyle olunca, bir değil birden fazla küçük parti masaya "eşit" koşullarda oturmayı dayatıyor ve "pazarlık" yapacak gücü kendinde buluyordu.
Ayrıca siyasetin gündemi de küresel sorunlardan çok ittifakları genişletme çabasından öteye geçmiyordu. Şu tabloya bakın; CHP'nin başını çektiği Millet İttifakı cephesinde artık 6 artı 1'lerden değil, artı 7-8 küçük partiden söz edilir oldu. Cumhur İttifakı çevresinde ise daha farklı hamleler söz konusu.
Bu hamlelerden birini kamuoyu biraz da İP"li Koray Aydın'ın telaşla deşifre etmesiyle öğrendi. Aydın, eski başbakanlardan Tansu Çiller'in parti kuracağını, hatta talimatla kuracağını söylüyordu. Çiller, bu bilgiyi hızlı bir biçimde yalanladı ama bir açık kapı da bıraktı. Çiller, sevgili Abdülkadir Selvi'ye şöyle diyordu:
"Ben hakikaten şaşırdım. Çünkü benim bu aşamada siyasi parti kurmak gibi bir kararım yok."
Çiller'in "şu aşamada" sözü doğal olarak kapıların tamamen kapatılmadığı biçiminde yorumlandı. İşin doğrusu, bir süredir zaten Çiller'e yakın eski siyasi aktörlerde bir hareketlilik vardı ve bunun parti kurmaktan çok AK Parti'ye katılım biçimde olacağı söyleniyordu. Bundan sonra ne olur ve bu iddialar doğrulanır mı bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Şimdi gelelim bu cephedeki ikinci siyasi hareketliliğe...
Bir süredir bu cephede yine eski bir siyasetçinin adı sık sık konuşulur oldu. Çok genç yaşta siyasete hızlı girip, hızlı yükselen ve düşüşü de bir o kadar hızlı olan bir siyasetçiden, Erkan Mumcu'dan söz ediyorum. Mumcu, uzun yıllardır kenara çekilmiş, zaman zaman konuşsa da siyasetle ilişkisini askıya almış bir siyasetçi. Ama siyasetten erken uzaklaşmasına rağmen iddialı ve genç olması onun tekrar siyasete döneceği ihtimalini kuvvetlendiriyordu.
Peki, ittifakların genişlediği bugünlerde Mumcu'nun siyasete dönme ihtimali var mı?
Şimdi size siyaset kulislerine bile henüz inmemiş, bugüne kadar da ustaca saklanmış bir görüşmeden söz edeceğim. Çok değil, iki-iki buçuk ay önce Dolmabahçe Sarayı'nda Başkan Erdoğan'ın konuğu Erkan Mumcu'ydu. Denilenlere göre yaklaşık 3 saat süren baş başa bir görüşme gerçekleşti.
Mumcu, AK Parti'nin ilk iktidar döneminde Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlığı yapmış, 2005 yılında da biraz erken bir biçimde istifa ederek Anavatan Partisi'nin başına geçmişti. Ne var ki, eski merkez sağı yeniden canlandırma girişimi hüsranla bitince kenara çekilmek zorunda kalmıştı.
Bu nedenle, Dolmabahçe görüşmesinin eski bir başbakan ile bakanı arasındaki görüşmeden çok daha fazlası olduğuna şüphe yok. Ne konuşulduğu bilinmese de görüşmenin siyaset ağırlıklı olduğunu tahmin etmek zor değil. Ayrıca Başkan Erdoğan'ın yakın geçmişte bu tür etkili hamleler yaptığı da biliniyor.
Bu görüşmeden somut bir sonuç çıkar mı, bir takvime bağlandı mı bilemem ama siyaseti hareketlendireceği çok açık.