Aylardır Gladyo'nun "uyuyan hücreleri" harekete geçirtip Türkiye'yi kaosa sürükleyeceğini yazıyoruz. O işaret İzmir'den verildi. İzmir'deki HDP il binasına giren saldırgan, bir çalışanı öldürdü, çevreyi de ateşe verdi.
Şimdi buna ne diyeceğiz?
"Eski bir sağlık çalışanı, öfkeli bir meczup, HDP'lilere kızdı ve saldırdı" mı diyeceğiz?
Kimse kendisini kandırmasın, terör örgütü PKK onlarca insanı katlederken, HDP özerklik ilan ederken, 6-7 Ekim vandalizmi yaşanırken, çukur eylemleriyle onlarca şehir kan gölüne çevrilirken HDP'ye saldırılmıyor da PKK'nın bitişe sürüklendiği bir zamanda neden saldırılıyor?
Acı olan ne biliyor musunuz? Bu göz göre göre yapılan provokasyonun bile hâlâ alıcısının olması.
Darbe veya kaos dinamiğinin harekete geçmesi için pusuda bekleyenler, aylardır insanları sokaklara çağıranlar hiç vakit kaybetmeden harekete geçti. Bakın, HDP İzmir İl Başkanı Abdülkadir Baydur ne diyor:
"Bu çok tehlikeli provokasyonu gerçekleştirenler, olayın azmettiricileri; partimizi, il örgütlerimizi hedef gösteren iktidardır, provokatörleri yönlendiren İçişleri Bakanlığı'dır."
Böyle söyleyen sadece o il başkanı da değil, CHP İl Başkanı, CHP yandaşı televizyonlar, gazeteler ve haber siteleri de aynı kışkırtıcı, itham edici dili kullanıyor. Dertleri gerçeği aramak, görmek değil, gösterileni itham etmek.
Peki, iktidar bu "provokasyonu" neden yapsın?
PKK'yla ilişkisi nedeniyle destek verdikleri CHP ve İYİ Parti'nin bile sahiplenemediği, yalnızlaşan HDP'ye yönelik böyle alçakça bir saldırı iktidarın nasıl işine yarar? Aslında tam tersi bu saldırı, iktidarın değil, kaosçuların işine yarar. HDP gibi partiler de bunun üzerinden siyaset yapıp küresel tuzağa alet olur.
Bu kirli provokasyonu planlayanlar, işin buraya geleceğini iyi biliyor.
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı, mafyoz tiplerin ortalığı bulandırdığı siyasi zemine, şimdi "güvenlik" sorununu da ekleyerek toplumsal kaosu derinleştirmek istiyorlar.
Muhalefeti de öyle bir havaya soktular ki, ortada ciddi bir oy artışı yokken, topluma umut veren bir parti söz konusu değilken, "söylem ve sokak" üzerinden "erken seçim" istiyor ve bunun olması gerektiğine inanıyorlar.
Bu yakın tarihimizde hiç değişmeyen klasik bir Gladyo taktiği... Bu tür saldırıların olacağını da yazar İsmail Nacar, 1 Haziran'da bu köşede söylemiş ve uyarmıştı:
"Benim korkum, bunun arkasından 90'lardaki gibi suikastların gelmesi. Aynı şeyleri bir daha yaşamayalım."
Ne yazık ki ülkenin ana muhalefet partisi CHP, sol kesim, HDP ve bu trene sonradan binen ve eski arkadaşlarına "ihanet etmek"te sakınca görmeyen öfkeli muhafazakârlar bu uyarıyı görmezden geldi.
Ve ısrarla "ülke yönetilemiyor" ya da "Partimiz hedef gösteriliyor" diye siyaset yaptılar. Oysa küresel bir tuzakla karşı karşıyayız ve bunun amacı da sadece iktidar değil ülke.
Bu yüzden eski siyah-beyaz bir filmi, biraz renklendirilmiş olarak izliyoruz.
İzmir'de bir HDP'linin öldürülmesi, bir provokasyon izlenimi veriyor. Arkasından devreye girip, bu cinayet üzerinden siyaset yapılması da hiç ders alınmadığını ve birilerinin hâlâ kaostan beslendiğini gösteriyor.
Doğrusu bütün bu hesaplar eski Türkiye'ye göre yapıldığı için tutmayacak. Çünkü ortada ilk kez terör örgütlerini bitme noktasına getiren, prangalarından kurtulan bir Türkiye var ve toplum da olup bitenlerin ne anlama geldiğini biliyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz