Muharrem İnce "Bin Günde Memleket" adını verdiği hareketi nihayet başlattı. Buraya geleceği başından belliydi çünkü Kemal Kılıçdaroğlu da artık "dikensiz gül bahçesi" olan CHP'de kendisinin korkulu rüyası olacak bir İnce istemiyor.
Bunun için yapmadığı şey kalmadı. Bizzat ekrana çıkıp, "Saray'a giden CHP'liyi biliyorum" diyerek İnce'yi sosyal medya kurtlarının önüne bile attı.
İnce için gerekçe olabilecek böyle onlarca olay yaşandı. Ve öyle bir noktaya gelindi ki, İnce yeni bir siyasi yolculuğa çıkmak zorunda kaldı. O yüzden dün kameralar karşısına geçen İnce'nin ne söyleyeceği ve nasıl bir yol haritası izleyeceği merakla izlendi.
Hatta onun bu çıkışı, doğal olarak son dönemde AK Parti'den ayrılan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun çıkışıyla da kıyaslandı. Hatipliği, haklı argümanları ve sahiciliğiyle de onlara bir hayli fark attı.
Bu gerçeği Kılıçdaroğlu'nu destekleyen bir CHP'li bile kabullendi:
"Yanlış adam ama doğru şeyler söylüyor."
O doğru şeyler de Kılıçdaroğlu yönetimine yönelttiği ayakları yere basan, sağlam eleştirilerdi. Bu yüzden "yanlış adam" dense de tabanda bir karşılığı var.
Birkaçını sıralayalım;
"CHP tarihinde grup başkanvekilleri ilk kez seçimle seçilmedi."
"Kurultay iradesini tanımayan bir genel başkanımız var artık."
"Bizim hareketimizde asla Atatürk düşmanları olmayacaktır."
"Benden yalan söyleyip milletin karşısına çıkmamı istiyorlar."
"Eğer Erdoğan'ın eski arkadaşlarından birini cumhurbaşkanı yapacaksan ben ona CHP iktidarı demem ki. Genel başkanın böyle bir iddiası yok ki. Böyle bir iddiası yoksa CHP'nin iktidara yürüdüğü hayal demektir."
İnce'yi genel başkan ve cumhurbaşkanı adaylığından itibaren dış politikaya, FETÖ ve PKK terör örgütlerine bakışı ve bu alanda yeni bir siyaset üretmemesi nedeniyle çok eleştirdim. Bu yüzden dünkü konuşmasını da pür dikkat izledim. Acaba yeni bir siyasetin ipucunu verecek mi?
Şu tespitini ilk ipucu olarak yorumluyorum: "Türkiye'deki muhalefet, Mavi Vatan konusunda destek mesajı vermelidir."
Bu bir başlangıç, arkası gelmezse İnce de "koltuk" mücadelesi veren bir siyasi aktörden öteye geçemez ve şu kısır döngüden kurtulamaz.
Kılıçdaroğlu sürekli Başkan Erdoğan'a ne diyor: "Sen git ben geleyim. Bütün sorunları çözerim." Oysa halk, "Nasıl çözersin?" sorusunun cevabını arıyor. İşte Kılıçdaroğlu 10 yıldır, CHP ise 70 yıldır bu soruya doğru dürüst cevap veremediği için bırakın iktidara gelmeyi kısa bir iki dönem hariç yanından bile geçemedi.
Bu soru şimdi İnce için de geçerli. Bırakan AK Parti'ye oy verenleri kazanmayı, önce CHP sosyolojisini kazanmak için Kılıçdaroğlu'nun cevap veremediği "Nasıl?" sorusuna İnce cevap vermeli ki, bu sınavı aşabilsin.
Ama bu da hiç kolay görünmüyor. Çünkü CHP içinde adı konmamış çok sayıda farklı güç odağı var. Son dönemde onlara bir yenisi daha eklendi. Bugün CHP'de, AK Parti ve diğer hiçbir partide olmayan, para gücünü elinde tutan ve siyaseti dizayn eden çok etkili bir belediye başkanları sınıfı var. Kılıçdaroğlu'nun tek adamlığı bu sınıf sayesinde gerçekleşti. Bu sınıfı, şimdilik İnce dahil hiçbir aktörün parti içinde kalarak aşmasına ihtimal verilmiyor.
Bunu başaran Ecevit'i de aşarak CHP geleneğinde gerçek "devrim" yapmış olur.