Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Küreselleşme ve nüfusu azaltmak

Korona ya da diğer adıyla KOVİD-19'un ABD'den Güney Pasifik ülkesi Fiji'ye, Meksika'dan Kazakistan'a dünyanın büyük küçük bütün ülkelerini sarstığı günlerden geçiyoruz.
Ülke yöneticileri, bilim adamları ister istemez bu virüsün doğal bir salgın olduğu sonucundan hareket ederek önlem almaya çalışıyor. Bu nedenle de öncelikli olan tehlikeyi en aza indirip, virüsün yayılmasını engellemek ve insanı yaşatmak.
Bunda şaşırtıcı bir şey yok, şaşırtıcı olan özellikle gelişmiş Batılı ülkelerinin ilk kez farklı bir yol izlemeleri. İtalya örneğinde olduğu gibi onlar tehlikeyi ilk başta hiç umursamadı. Onların bu tavrı, başlangıçta hazırlıksız yakalandılar veya vatandaşlarının rahat yaşam biçimine bağlandı ama devreye İngiltere'nin "sürü bağışıklığı" uygulaması girince gözler dünyayı dizayn etmek isteyen "küreselci zenginlerin" hayaline döndü. Onlar az nüfuslu, çiple yönetilen, kripto para kullanan yeni bir dünya peşindeydi. Bu hayallerini de yazıp anlattılar hatta filmleri bile çekildi.
Küreselleşmenin doğal olarak daha dijital, daha barışçıl bir dünyaya gideceği ihtimali bir yana, Batı'nın geçmişinde insan ırkını zorla ıslah etme fikri hep vardı. Bu da, Arapların kız bebeklerini diri diri toprağa gömmesi, Eskimoların ihtiyarlarını buzullara terk etmesi veya Japonyaların yaşlılarını dağa bırakmaları gibi Alev Alatlı'nın "kuşaklar boyu müebbet hapis" diye nitelediği "töre"den çok daha vahim bir yaklaşımdı. Alatlı, Fesübhanallah kitabında bu yaklaşımı birçok yönüyle ele alıyor.
"İnsanı sarf malzemesi olarak algılamak" başlığı altında şunları yazıyor:
"Daha da garibi, biri bu Latince infanticidium, bebek itilafı; diğeri Yununca eugenes, insan ırkının ıslahı, bu iki sözcüğün yarattığı tepki de aynı değil. İnsan dediğimiz varlığın nasıl algılandığına bağlı olarak farklılaşıyor. Bencileyin eli ayağı titreyecek kadar dehşete düşenlerin yanı sıra 'E, ne olmuş' şeklinde kayıtsız kalanlar da var."
O kayıtsızların dünkü "E, ne olmuş" yaklaşımını bugün İtalya'nın, ABD'nin veya birçok AB ülkesinin virüse karşı tavrında da görüyoruz.
Bu açıdan en ibret verici politikayı İngiltere izledi. İngiliz hükümeti "ölen ölsün kalan sağlar bizimdir" diyerek açık açık yaşlıların ölmesini isteyen bir politika izledi. Toplumdan gelen tepkiyle de işin ciddiyetini geç de olsa anladı ve o politikadan vazgeçildi.
Ancak şu gerçek dikkatlerden kaçmadı; Batı hükümetlerin tavrında, korona virüsüne karşı harekete geçmede geç kalmışlıktan çok ortak bir vurdumduymazlık hakimdi. Acaba bu batılı liderlerin beceriksizliğinden mi kaynaklandı yoksa küreselcilerin yenidünya düzenlerini "test" etmelerinden mi?
Tablo henüz bütün boyutlarıyla ortaya çıkmış değil. Dün birileri kan ve şiddetle, bugün ise üretilen "virüs" ve "çip"lerle milyarlarca insanın ölümü pahasına karanlık mahfillerde hesaplar yapıp, korku yayabilir, savaş çıkartabilir ama o milyarların ortak vicdanı buna izin vermez. En azından Alatlı gibi isyan eder:
"Varoluşun ölümden öte bir anlamı olduğunu düşündüğüm için olmalı, Batı medeniyetinin insanoğlunu 'sarf malzemesi' olarak gören nizamı âlem algısıyla uzlaşamıyorum, yavrum..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA