Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

“FETÖ’cü subaylar vardı da neden tespit etmediniz?”

FETÖ'nün siyasi ayağı meselesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve bir ölçüde de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un ona destek vermesiyle mecrasından saptı.
Kılıçdaroğlu'nun gerçek diye bir derdi olmadığı biliniyor. Öyle olsaydı en azından döner, kendisini genel başkanlık koltuğuna oturtan, CHP'lilerin deyimiyle "CHP'yi FETÖ'ye teslim eden" kaset komplosunun peşine düşerdi. Tabi onu genel başkan koltuğuna oturtan komplonun peşine düşemezdi. Ama ilginçtir Deniz Baykal dahil -Yılmaz Ateş gibi birkaç eski CHP'li dışında- kimse o komplonun peşine düşmedi. Ortada kolektif bir suç ortaklığı var.
Şimdi aynı şeyi "siyasi ayak" arayışında görüyoruz. CHP'li siyasiler yalandan siyasi ayak aradıklarını söylüyor. Hatta bunun için Meclis'te bir komisyon kurulmasını bile istiyorlar. Oysa daha önce 15 Temmuz darbe ve işgal girişimini araştıran bir Meclis Komisyonu kurulmuş ve onlarca farklı insanla görüşülerek bir rapor hazırlanmıştı. CHP ne yapmıştı? O da neredeyse o rapor kadar yaklaşık 500 sayfalık bir "kontrollü darbe" şerhi düşmüştü. Derdi ve tasası FETÖ ve darbeden çok AK Parti ve Başkan Erdoğan'dı...
Ne FETÖ'nün bir CIA aparatı olması, ne ABD'nin sahiplenmesi CHP'lileri ilgilendirmiyordu. Odaklandıkları tek nokta; "Bu bir Cemaat-AKP kapışmasıdır" teziydi.
Bu da FETÖ gerçeğini ortaya çıkarmaya değil, saklamaya yarıyordu. Kılıçdaroğlu, bunu başından beri ustalıkla yaptı ve CHP'lileri de aynı hizaya getirdi. Daha 2012 yılında Balyoz ve Başbuğ davası sürerken "yargıda cemaat yapılanması var" sorusuna şöyle cevap veriyordu:
"Yargı içinde böyle kadrolaşma vardır demeyi doğru bulmuyorum"
Bir anda F-Tipi gitmiş, sorgulanmaz olmuştu. Arkası da geldi. Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla CHP'liler, dershanelere de, 17-25 Aralık yargı darbesine de, TIR Operasyonu'na da, FETÖ'nün medya organlarına da sahip çıktı.
CHP'liler böyle böyle alıştırıldı. İtiraz edenler de ihraç edildi.
Başkan Erdoğan, tam da bu yakın geçmişe atıf yaparak önce Kılıçdaroğlu'na sordu:
"Madem bu işler soru sorarak oluyor. Öyleyse ben de burada birkaç soru sorayım; FETÖ'nün siyasi ayağı FETÖ'nün devirmeye çalıştığı siyasetçi midir yoksa yükseltmeye çalıştığı siyasetçi midir?
FETÖ'nün siyasi ayağı FETÖ'nün darbe gecesi öldürmeye çalıştığı siyasetçi midir FETÖ'nün yol verdiği siyasetçi midir?
FETÖ'nün siyasi ayağı bu yapıyla canı pahasına mücadele eden midir, genel başkanlık koltuğu dahil CHP Genel Merkezi'ni işgal etmiş olan FETÖ'nün ayak takımı mıdır?"
Sonra da ilk kez asker sivil ilişkilerinde konuşulmayan bir konuda eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ'u işaret ederek, çok net ama bir o kadar da sert sorular sordu:
"Buradan ben soruyorum; çıksınlar şunu söylesinler, biz şu kadar subayı FETÖ'cülükten ihraç ettik. Bu görev benim değil, çıksın söylesinler. Önümüze gelir imza atılırdı. Bunların çoğu FETÖ'cü değil nurcuların içinde Kurdoğlu takımı vardır. Biz bunlara imza atmadık. Ben de atmadım, Milli Savunma Bakanım da atmadı. Onlar atıyordu imzayı. Yalan söylüyorsun yalan. Aranızda rahatlıkla ihraç edebileceğiniz FETÖ'cü subaylar vardı, neden bunların tespitini yapmadınız? Neden bunları çıkartmadınız, kimi aldatıyorsunuz?"
Siyasi ayak tartışmasında daha işin başındayız. Başkan Erdoğan'ı devirmeye çalışan FETÖ'cü darbeciler kimi cumhurbaşkanı, başbakan veya bakan yapacaktı? Durum, yavuz hırsız misalini hatırlatıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA