CHP İstanbul ve İzmir il kongrelerini yaptı. İstanbul'da bir CHP'linin deyimiyle "Çadır Tiyatrosu" kıvamında bir kongre yapıldı. Büyük büyük laflar edildi. Divan Başkanı kıdemli CHP'li Altan Öymen yeni nesil siyasetçilere ne yapmaları gerektiğini anlattı:
"Demokrasiyi yeniden kurma zamanıdır."
Demek bir ara demokrasi varmış, Altan Ağabey o yüzden yeniden kurulmasını istiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise tam tersi bir noktada. O da demokrasi hiç yokmuş gibi liberal solculardan apardığı şu afilli tespiti ısrarla her yerde kullanıyor:
"Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıralım"
Ama en anlamlısını, "Umudun olduğu yerde her zaman tek adamlar yenilmiştir" diyen ve "tek aday" gösterilen Canan Kaftancıoğlu söyledi. Hem de hiç sıkılmadan;
"Kongreler demek yarış demek. Şu anda 2-3-4-5 ne kadar çok o kadar kıymetli. Keşke adaylarla yarışabiliyor olsaydık. Çok adaylı bir kongreyi kendi adıma arzu ettim."
Bir CHP'li daha o konuşma devam ederken soruyordu: "Ortada bir samimiyetsizlik var. Bu durum, 12 Eylül darbesinden sonra Milli Güvenlik Kurulu üyelerinin yaptığına benziyor. Askerler, ya kimin hangi partiden siyasete gireceğine karar veriyor ya da veto ediyordu. Şimdi aynı şeyi CHP yapıyor. CHP'nin 40 yıl sonra 12 Eylül'ün MGK'sı rolünü üstlenmesi ne yazık ki umursanmıyor."
Arada bir İzmirlilerin yaptığı gibi dayatılan tek adaya az oy vererek rezil edenler de çıkıyor ama sonuç değişmiyor. Bir kısım CHP'liler böyle şikayet etse de aslında kimse partiyi esir alan kendi dışındakine nefretten olup biteni görmüyor. Bu yüzden de 40 yıl önce veto edilen CHP'den veto eden CHP'ye sorunsuz gelindi.
Yönünü değiştiren Ok
CHP'deki değişimin tek göstergesi bunlar da sınırlı değil. CHP çok övündüğü parti içi demokrasi konusunda duvara tosladığı gibi fikir ve ifade özgürlüğü konusunda tam bir çifte standart tutum alıyor. Bir tarafta söylem düzeyinde çok özgürlükçü bir CHP görüyoruz, diğer tarafta o CHP yöneticileri sık sık da devleti yönetenlerin basın mensuplarına dava açmaması gerektiğini söylüyor. Hatta Başkan Erdoğan'ı bu nedenle çok eleştiriyorlar. Peki, kendileri ne yapıyor?
Bir süre önce AK Parti'nin genç siyasetçilerinden Emre Cemil Ayvalı'nın ilginizi çekecek bir kitabı yayınlandı: "Yönünü Şaşıran Ok." Kitabın adı bile CHP'de bir şeyler döndüğünü anlatıyor ama içinde çok daha fazlası var. Üstelik öyle sır bilgilere, belgelere falan da dayanmadan elde edilen bilgiler... Yani açık kaynaklardan CHP ile FETÖ arasındaki siyasi ve ideolojik kan kardeşliğine dikkat çekiliyor. Bu ilişkinin de sadece 15 Temmuz sonrası "kontrollü darbe" ortaklığıyla başlamadığını, çok daha gerilerden başladığını görüyoruz.
Ayvalı kitabıyla neyi hedeflediğini şöyle anlatıyor: "Bu kitapta kendi yalanlarını gerçekliğe dönüştürmekte epey yavuz ve mahir olan FETÖ ve onun tarafından mutasyona uğratılmış bugünkü CHP'nin girdiği tüm seçimleri kazanmış ve milletten başka yaslandığı hiçbir güç olmayan bir lideri diktatör olarak hedefe koyup, perde arkasında hangi gayri meşru ve anti demokratik operasyonları gerçekleştirmeye çalıştıklarını anlatmaya çabaladım."
CHP ve Genel Başkanı genç siyasetçi Ayvalı hakkında 100 bin liralık tazminat davası açmış, kitabın dağıtılmasının da durdurulmasını istemiş. Hani en sert ve sarsıcı fikirlere siyasetçiler tahammül etmeli, dava bile açmamalı diyordunuz? Parti içi demokrasi gibi o da bir yere kadarmış...