Elazığ'da deprem, Van'da çığ faciası ve İstanbul'da uçak kazası... Yaşamını kaybedenler, yaralılar ve korkuyla hayata tutunanlar. Felaketler yaşandıktan sonra ne yazılırsa yazılsın artık geç kalınmıştır. Önemli olan felaketlerin bedelini en aza indirmek. Devlet de, bilim de, insan aklı da bunun için var. Bazen öngörülemeyen felaketler olur ve insanoğlu çaresiz kalabilir ama bazen de felaketler bile bile gelir.
Örneğin deprem kuşağında yer alan bölgelerdeki kötü yapılaşma gibi. Dere yatağı, deniz kıyısı, heyelan bölgesi veya fay hattının üzeri fark etmiyor, her yerde mühendislik kurallarına uymayan, uysalar bile şehrin siluetini bozan onlarca yapı yükseliyor.
Önceki gün Başkan Erdoğan onlardan birini gündeme taşıdı. Bir çevre örgütü temsilcisi veya muhalefet partisinin bir aktörü değil, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Merkezi'nde bir araya geldiği milletvekilleriyle konuşurken, Ordu milletvekili Ergün Taşçı'ya; "O bina ne oldu, yıkılmadı mı?" diye sorup "Yıkılmadı" cevabını alınca, "Ben Belediye Başkanı Hilmi Güler'e kaç kez söyledim, nasıl yıkılmaz. Bana günübirlik Ordu yaptıracaksınız" demek zorunda kalıyordu.
Kalıyordu çünkü o bina yıkılmamış daha doğrusu yıkılamamıştı.
Başkan Erdoğan'ın merak edip sorduğu "o bina" Ordu'da denize sıfır, 280 dairelik üç bloktan oluşan ve 17 kat planlanan devasa bir yapı. Çok değil, iki yıl önce görevden el çektirilen eski Belediye Başkanı Enver Yılmaz döneminde temeli atılmıştı.
Özel bir inşaat şirketi, belediyeye ait bir arsayı ihaleyle almış, belediye ortak olduğu için de ruhsatı kolayca çıkartmış ve hızla bir biçimde 12'nci kata kadar çıkmıştı. Silueti bozan bu tablo şehir halkını ayağa kaldırmış ancak belediye yönetimi dinlememişti.
O belediyenin başkanı Yılmaz'ın görevden uzaklaştırılmasının bir nedeni de bu olsa gerek.
Şehrin isyanı Başkan Erdoğan'a kadar ulaşınca, o da binanın yıkılmasını istedi ancak yıkım kararını vermek, yerel seçimlerden sonra yeni Ordu Belediye Başkanı Hilmi Güler'e kaldı. O da düğmeye Temmuz 2019'da bastı.
Nihayet, o tarihte Ordu Belediye Meclisi binanın yıkılması kararını verdi. Kararın gerekçesini de Belediye Başkan Güler açıkladı:
"Ordu halkı ile birebir yapılan görüşmeler sonucunda yaygın bir memnuniyetsizliğin olması, kamuoyu vicdanının rahatlatılması ve ileriye dönük telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi amacıyla, söz konusu planın üst ölçekli plan kararlarına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygunluk bakımından yeniden değerlendirilerek iptal edilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir."
Karar nedeniyle inşaat durduruldu ancak inşaat şirketi de kararı mahkemeye götürdü. Burada da ilginç bir durum vardı çünkü mahkeme safhası inanılmaz hızlı sürmüş önce yerel sonra da istinaf mahkemesi kararıyla inşaatın devamı sağlanmıştı. Bunu normal süreç mi sağladı yoksa başka güç odakları mı devreye girdi bilemem. Bilinen tek şey, Ordu halkının istemediği, Cumhurbaşkanı'nın "yıkılsın" dediği, Ordu Belediye Meclisi'nin "üst ölçekli planlara ve şehircilik ilkelerine" aykırı bulduğu bina bu kez de mahkeme kararıyla yıkılamıyordu. Mahkeme, "Ruhsat vermişsen yıkamazsın" deyip risk, silueti dikkate almadan kestirip atıyordu. Gelin de işin içinden çıkın. Başlangıçta bir yanlış yapıldığı doğru ama bu yaşanacak bir felaketin mazereti olamaz. Ordu Belediye Başkanı Güler, bu işin içinden nasıl çıkar doğrusu merak ediyorum.