Önceki gün Başkan Erdoğan'ın katıldığı Antalya'daki AK Parti ve Cumhur İttifakı adaylarının tanıtım toplantısındaydım. Bu toplantı bir aday tanıtımından daha fazlasıydı çünkü söz konusu olan Türkiye'nin turizm başkenti Antalya'nın kaderiydi.
O kaderi proje ve hizmet mi çizecek yoksa ideoloji ve önyargılar mı?
Antalya, tarihi bir tercihle karşı karşıya... İşin elbette siyasi boyutu da var ve seçimler yerelden çok genel seçim havasında geçecek gibi görünüyor.
Başkan Erdoğan da konuşmalarında ısrarla hizmet-siyaset ilişkisinin altını çizdi:
"Antalya'nın bu seçimlerde de tercihini hizmet siyasetinden, gönül belediyeciliğinden yana kullanacağına inanıyorum. Cumhur İttifakı ile kurduğumuz gönül birliğine sahip çıkacak ve inşallah bayrağı en yükseğe tırmandıracağız."
Oysa muhalefet, siyaset- hizmet ve projeden çok ideoloji, yaşam biçimi ve otoriterlik üzerine kurulu bir strateji izliyor. İşte bu konuda en kritik ve ölçü olabilecek il Antalya...
Aday tanıtım toplantısını izlerken herkesin ilgisini ve dikkatini çeken hiç kuşkusuz Menderes Türel'in Antalya konusundaki hassasiyeti ve hakimiyetiydi.
Önce şehre bugüne kadar yapılan yatırımları anlattı. Konuşmasının bir noktasında durdu ve ekrana "Yarının Antalya'sı" başlıkla bir tanıtım videosu geldi. Tek kelimeyle harikaydı ve soluksuz izledim. Gerçekleştirdikleri ve geleceğe ilişkin gerçekleştirecekleri 309 projeden sadece 9'unun öne çıkartıldığı videoyu izlerken, ara ara salona dönüp kalabalığa baktığımda, pür dikkat gözler dev ekrandaydı.
İnsanların içini ısıtan, umut veren, heyecanlandıran, yaşanabilir çağdaş ve akıllı bir şehir projesi ancak bu kadar güzel ve güvenle anlatılır... "İşte proje böyle olur" dedirten anlamlı bir çabaydı bu.
Proje veya hizmet belediyeciliğinin nasıl olması gerektiğini merak eden yerel yöneticilerin Antalya tecrübesini mutlaka izlemesi hatta yerinde görmesi gerekiyor.
Çünkü bir kent için seçim kaybetmenin ne anlama geldiğini ve şehre nasıl ağır bir bedel ödettiğini en iyi bilen isimlerden biridir Menderes Türel. Bu yüzden de işi sıkı tutmuş ve "Yarının Antalya'sı" hayalini iyi kurgulamış ve iyi anlatmış...
Bu vizyon ve çaba daha şimdiden büyük ilgi gördüğü için siyasetin, iş dünyasının, sivil toplum örgütlerinin ve medyanın önde gelen isimleri oradaydı.
Yerel seçim her şehir için önemlidir ama bu kez Antalya için çok daha önemli. Bir anlamda Antalya'nın kader seçimi, ya 2023 vizyonuyla bir dünya şehri olacak ya da 2009 sendromunu tekrar yaşayacak?
Bir gece ansızın aranmak
Siyasi başarı durduk yerde gelmiyor. Siyaset üretmeyenin ve topluma dokunmayanın halktan oy alması zor. Son yıllarda Türkiye'de yaşanan muhalefet sendromunun nedeni de muhalefetin bu halde olması. Antalya'da Başkan Erdoğan'ı izlerken, herkesi şaşırtan şu anekdotu anlatıyor.
"Önceki gece saat on iki bir arasında İstanbul'da tesadüfen seçtiğim sandık görevlilerimizden 10'unu aradım. Allah'tan hepsi nerede görevli olduğunu bildi. Bunu takip edeceğim. Herkes hangi sandıkta görevli olduğunu bilmeli. Rehavete kapılmayın. Bir bakarsınız bir gece sizlerden birini de arayabilirim."
Müthiş alkış alan bu sözler, partilileri motive ettiği gibi gelecek siyasetçilere de ders niteliğinde. Tablo ortada: Bir yanda bırakın sandık görevlilerini aramayı, genel başkan yardımcılarının belediye başkanlığı kapma kavgasına yol veren bir Kılıçdaroğlu ve CHP var, öte yanda onca küresel sorunla uğraşırken partisinin sandık görevlisini bile arayan ve doğal olarak işi şansa bırakmayan bir Erdoğan ve AK Parti var...
Sizce kim hak ediyor kazanmayı?