Türkiye'ye karşı, son 3 yılda gerçekten akla hayale gelmeyen saldırılar yapıldı. Bu saldırıları, sadece iç siyasi hesaplarla açıklamak mümkün değil.
İçeride sandık dışı yöntemlerle mevcut siyasi iktidarı alaşağı etmek isteyenler hep vardı ama işi asıl kotaran ve düğmeye basan dış güç oldu. Bu güce son dönemde birkaç merkez daha katıldı. Türkiye bu merkezlerin hesaplarının kesiştiği bir zaman diliminden geçiyor.
Bunun nedeni Türkiye'yi söz söyleyen ülke konumuna taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan. Erdoğan'ın liderlik yaptığı Türkiye'ye saldırı, geçmişle kıyaslanmayacak biçimde arttı.
Gezi'den sonra olanlara bakın...
Türkiye tarihinin hiçbir döneminde böyle çok yönlü saldırılara uğramadı. Ne Paralel Çete saldırıları, ne TIR Operasyonları, ne diktatörlük iddiaları ne de 6-8 Ekim vandalizmi tesadüftü...
Şimdi buna bütün gücüyle "son oyuncu" olarak PKK da katıldı.
PKK, 7 Haziran sonrası çözüm sürecini bitirme kararını boşuna almadı. Kendi küçük hesaplarıyla küresel güçlerin bölgesel hesapları çakıştığı ve düğmeye basıldığı için terörü başlattı. Ve hükümet dayanamaz diye düşündü.
Ama o kirli hesaplar 1 Kasım'da bozulunca PKK çıldırdı. "Erdoğan'ı yıkacağız" deyip başaramayınca sivillere yönelik vahşi saldırılara başladı.
Aynı şeyi başka örgütler de yaptı. Ankara ve İstanbul'da canımızı bu aşağılık yöntem, terörle acıtmak istediler. Bu bir cinnet hali ve sona yaklaşıldığının işareti... Buna karşı da hepimizin kendi gücümüz ölçüsünde yapacağı çok şey var.