Türkiye'de siyasi parti kongre ve kurultaylarına alışık biri olarak ilk kez bir yabancı ülkede, Almanya'da bir siyasi partinin kongresini izledim. O parti Almanya'nın en eski partisi Sosyal Demokrat Parti olunca merak da bir o kadar artıyor. Çünkü dünya siyaseti yeni bir dönemin eşiğinde.
Sadece sol değil, muhafazakârlar da derin bir sıkışma yaşıyor. Bu nedenle "solun beşiği" Avrupa'da sol partilerin yeni döneme nasıl baktığı merak ediliyor. Krizin sarstığı, çevre ve göçmen sorunun aşılamadığı, Arap Baharı rüzgârının estiği ve Çin gibi ucuz işgücü kullanan ülkelerle rekabetin yapılamadığı bir dünyaya sol nasıl bakıyordu?
Bir süredir Fransız sosyalistlerinin "ihtimam toplumu" üzerine kafa yorduğu bir dönemde acaba Alman sosyal demokratları "yeni" ne söyleyecekti?
Bu merakla kongrenin yapıldığı alana, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve ekibiyle birlikte giriyoruz. Kongre, kapalı spor salonu veya bir kültür merkezinde değil, eski bir fabrikada yapıldı. Sosyal demokrat bir parti kongre alanını fuar mantığıyla özel firmalara kiralamıştı. Hem kongreyi izliyorsunuz, hem de teknolojiden son model arabalara yeni ürünleri görüyorsunuz. Hatta o fuar alanının tam ortasına "Hyde Parkvari" herkesin çıkıp konuşacağı bir de serbest kürsü konmuştu. Bizdeki, liderin o şatafatlı girişi yoktu ama salonun tıkış tıkışlığı neredeyse aynıydı. Salonda pankart veya ellerde döviz yoktu. Tek bir slogan vardı: "Bizim sermayemiz; demokrasi ve eşitlik."
Dünyanın çok sayıda ülkesinden konuk vardı. Türkiye'den de üç ekip katılmıştı. Bir sırada Sarıgül ve Ozan Ceyhun'u, bir başkasında CHP adına katılan Faruk Loloğlu ve Ercan Karakaş'ı, öteki sırada ise BDP adına katılan Fatma Kurtulan ve Medeni Kırıcı'yı gördüm.
Helmut Schmidt'in konuşması
Herkesin merakla beklediği ilk konuşmacı 92 yaşındaki Helmut Schmidt'ti. Eski Başbakan kongrede konuşacaktı ama bir şart vardı; "Salonda sigara içmek..."
O kürsüde konuşmaya başladığında, salon susmuştu. Yaklaşık bir buçuk saat, 5 bini aşkın insan duayen politikacıyı pür dikkat dinledi ve sadece alkışladılar. Ve öyle çok alkışladılar ki, konuşması bittikten sonra da o alkışlar kesilmedi. Dakikalarca ünlü bir sanatçı gibi ayakta alkışlandı. O da aşağı indi ve o alkışlar arasında kongre kararıyla izin verilen sigarasını yakıp içmeye başladı.
Bu alkışlar sadece yaşlı bir sosyal demokrata saygı nedeniyle değil, konuşmasının içeriğiyle de ilgiliydi. Belki yeni bir şey söylemedi ama söylediği şeyler yeninin ipuçlarını taşıdığı gibi bugün için çok anlamlıydı.Uzun bir konuşmaydı ama şu sözleri, bizde de başlamasını umut ettiğimiz "tarihle yüzleşme" açısından çarpıcıydı ve konuşmanın ruhunu anlatmaya yeterdi:
"Biz Almanlar olarak, Almanları Almanlardan korumalıyız. Çünkü biz çevremize komşularımıza çok acı çektirdik. Hiçbir zaman normal bir Almanya olamayacağız. Geçmişimiz o kadar ağır ki, bizden sonra gelecek kuşaklar da normal bir Almanya olamayacak. Hep bu sorumluluğu taşıyacağız. Dünyada çok kan dökülmesine neden olduk. Dünyanın en zengin ülkesiyiz, çok güçlüyüz. Herkes bir dolu alanda gıpta ediyor. Ama üstünlüklerimizi geri planda tutmayı, kibirlenmemeyi öğrenmeli ve bunu Almanya için yapmalıyız."
Konuşmayı önce Mustafa Sarıgül'e sonra da Ercan Karakaş'a sordum. Sarıgül şöyle diyordu:
"Müthiş bir konuşmaydı. Almanlar açısından da bizim açımızdan da derslerle doluydu. Özellikle Almanlara söyledikleri tarihi değerdeydi. Türkiye'den söz etmemesi de SPD için çok iyi oldu. Çünkü Schmidt Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakmıyor. Partisi içinde gerginliğe yol açabilirdi. Bizim açımızdan AB demokrasisinin ve dayanışmasının güçlenmesine dikkat çekmesi iyi oldu. Çok etkilendim."
CHP adına kongreyi izleyen Parti Meclisi üyesi Karakaş ise şöyle diyordu:
"Çok etkileyiciydi. Dinlerken gözlerim yaşardı. Yaşlı bir sosyal demokrat olarak, sosyal demokrasinin değerleri olan özgürlük, eşitlik ve dayanışmaya vurgu yaptı, Almanya'nın kendi içine kapanmaması gerektiğini, 'biz merkezdeyiz, biz en büyüğüz' kibri içinde olmaması gerektiğini söyledi. Yani enternasyonal bir dayanışma gösterdi."