Eski merkez sağı toparlamak için yola çıkan Demokrat Parti'de Anavatanlılarla DP'lilerin yönetim kavgası sürerken, bu kez işin içine "kayıp trilyon" suçlamaları girdi.
DP Genel Başkanı Yardımcısı Prof. Dr. Necdet Basa, 13 Eylül 2010'da genel başkanı Cindoruk'a bir mektup gönderdi. Bu bir istifa mektubuydu. Ama içinde sadece istifa yoktu. DP-Anavatan birleşmesi sonrasında yaşanan parti içi ayak oyunlarına da "kirli" parasal ilişkilere dikkat çeken zehir zemberek olaylar vardı. Prof. Basa'nın en çarpıcı iddiası hiç kuşkusuz yönetimi "Erbakan'ın kayıp trilyon davası" benzeri bir iddiayla suçlamasıydı. Basa noterden gönderdiği mektubunda şöyle diyordu:
"Partimizin geleceği açısından fevkalade tehlikeli ve vahim bulduğum bazı gelişmeleri, 01 Eylül 2010'da Sayın Ufuk Söylemez'in de hazır bulunduğu bir toplantıda, 'Sayın Erbakan'ın kayıp trilyonları benzeri bir dava ile karşılaşma' tehlikesine işaretle, tesadüfen de olsa muttali olduğumuz ve konusu suç teşkil edebilecek hususların bizlerde saklı kalması düşünülemez."
Peki, neydi Prof. Basa'nın sözünü ettiği bu kayıp trilyon benzere iddia? Kamuoyuna da yansıdı DP-Anavatan birleşmesinden sonra mülkiyeti DP'ye ait Ankara Kızılay Selanik Caddesi üzerindeki bina eski belediye başkanlarından Muzaffer Atılgan'a satılmıştı. Fiyatını da yine Basa, partinin genel sekreteri Muhtar Mahramlı ve muhasip Özden Özbilun'a dayandırarak 9 milyon TL olarak açıklıyor.
Açıklıyor ama mektubunda asıl merak ettiği şu soruyu da soruyor: "Referandum öncesi yapılan başkanlık divanı toplantılarında Özden Bey (Özbilun) müteaddit defalar ellerinde para kalmadığını ifade etmiştir. Peki, sözü edilen bu 9 milyon TL nereye harcanmıştır?"
Tabii Prof. Basa sadece bununla yetinmiyor, parti içinde yayılan başka pis kokulara dikkat çekiyor: "Genel merkezin her köşesinde naylon fatura sözcüğü duyulmaktadır. Hatta partiye sıradan bir görevli olarak gelip, 'uygun fatura temininde çok yetenekli' olduğu için 'yüksek bir aylıkla' istihdam edilen, Muhtar Mahramlı ve Özden Özbilun'dan aldığı güçle Ankara İl Başkanımıza 'Sen kim oluyorsun' diye diklenebilecek kadar cüret sahibi haline gelen bir görevliden söz edilmektedir..."
Bu görevlinin kim olduğu bir yana DP Genel Başkan yardımcısı Prof. Basa, bina satışından sonra "nitelikli dolandırıcılık" suçlamasına varacak yeni bir iddiadan söz ediyor: "Muzaffer Atılgan, DP'den satın aldığı binaya ilişkin daha önce bir 'yıkım kararı' olduğundan bahisle bu hususun kendisinden saklandığı iddiasıyla Demokrat Parti aleyhine bir dava açmış olup bu dava halen derdesttir."
Basa, DP'deki mali yolsuzluklarla ilgili iddiasını sadece bina satışıyla sınırlamıyor. ANAP yetkilisi Talip Parlak tarafından Özden Özbilun'a verilen 240 bin liranın nereye gittiğini de şöyle soruyor: "Birleşme tarihinden sonra yani 3 Ekim 2009'dan itibaren 'avans' statüsünden çıkarak 'zimmet'e dönüşmüş bu parti alacağının tahsili için neden bugüne kadar hiçbir işlem yapılmamıştır?"
Ahmet Özal'ı DP'ye kim getirdi?
Bu noktada şu sorunun cevabı merak ediliyor: Acaba Prof. Necdet Basa, DP'deki bu parasal ilişkileri neden noter aracılığıyla açığa çıkartıyor? Cevap partideki siyasi mücadelede saklı... Bu mücadeleyi de Basa yazdığı mektupta ayrıntılı dile getiriyor.
Prof. Basa DP GİK üyesi, genel başkan yardımcısı ve aynı zamanda da "gayrimenkul değerlendirme komisyonu" üyesi... Dahası partinin hukuk reformuna ilişkin raporu ve referandum dönemindeki anayasa değişiklikleriyle ilgili çalışmalara da imza atan isim. Ancak bu çalışmalara imza atmasına rağmen son dönemde Mesut Yılmaz tarafından "Derhal DP genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etmesi" istendi.
İşte bu talep Basa'nın DP'deki siyasi ve kirli mali ilişkileri açığa çıkarmasına vesile oldu. Basa şöyle diyor: "Bu süreçte beni dört kez arayan Mesut Yılmaz, sorularıma sadece 'Sayın Cindoruk dayanamaz bırakır' tezini savunarak 'Ben her şeyi planlıyorum. Sen derhal istifa etmelisin' şeklinde hiç de tatminkâr ve etik olmayan cevaplar vermiştir."
DP'de birleşme protokolüne uyulmadığı tartışmalarına da değinen Prof. Basa, Ahmet Özal'ın DP'ye neden katıldığına ilişkin de Mesut Yılmaz'la yaptığı ilginç konuşmayı aktarıyor: "Telefonda bana, 'Özal'ı nasıl sayarsın, o Hüsamettin Bey'in bana karşı getirdiği biri' demiştir. 'Ahmet'i nasıl ANAP'lı saymazsınız' sözüm üzerine de kızgınlığını ifadeyle 'En geç yarın akşama kadar istifa etmezsen, Hüsamettin Bey'i tercih ettiğin şeklinde değerlendireceğim' deyip sert şekilde telefonu kapatmıştır."
Prof. Basa sık sık parti içindeki karşılıklı konuşmalarda Salih Uzun ve Baki Mert'in "Cindoruk GİK'te yapacağımız muhalefete dayanamaz ve bırakır kaçar" gibi açıklamaları yaptığına, DP'deki asıl sorumluların da Özden Özbilun ve Muhtar Mahramlı olduğuna dikkat çekiyor.
Gördüğünüz gibi DP küçülürken içerideki iktidar kavgası da tam aksine büyüdü. Peki, siyaseten esamisi okunmayan partide böylesine eski aktörleri birbirine düşüren kavganın nedeni ne?
Cumhurbaşkanlığı beklentisi içinde olanlar olabilir ama görünen o ki kavga miras kavgasının ötesine geçmiyor.