Geçen çarşamba, yani 29 Mart'ta bilim adamlarına göre muhteşem bir doğa olayını, güneş tutulmasını izledik. Nedense, bu olayın muhteşem bir doğa olayı olarak izlenmesinden çok depremle ilişkilendirilmesi insanların daha çok ilgisini çekiyor.
Çünkü ortada bir bilinmezlik var ve 'kıyamet senaryoları' yazılmasına çok uygun bir konu.
Bu nedenle sadece bugünlerde değil, ne zaman böyle bir doğa olayı gündeme gelse akıl almaz spekülasyonlar yapılıyor, bilime rağmen inanılmaz bağlantılar kuruluyor.
Bir süre önce İstanbul Kadıköy Belediyesi bu açıdan ilginç bir panel düzenledi:
"Doğa Olayları ve Deprem"...
Panelde konu bütün yönleriyle ele alındı. Yönetici olarak katıldığım panelin konuşmacıları arasında İstanbul Kültür Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dursun Koçer, Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe ve Doğa Araştırmaları Derneği Başkanı Bülent Doruker gibi önemli isimler vardı. Panelde dikkat çeken konuların başında 'Doğa olaylarıyla deprem arasında bir ilişki var mı?' sorusu geliyordu.
Herkesin merak ettiği bu soruya hem Koçer, hem de Gündoğdu'nun verdikleri yanıt benzerdi.
İki bilim adamına göre; özellikle Güneş ve Ay tutulması gibi doğa olayları ile deprem arasında kanıtlanmış bilimsel bir ilişki yok. Geçmiş olaylara ilişkin istatistikler de bunu doğrulamıyor.
Panelde dikkat çeken başka bir konu da, " depremler meydana gelmeden önce doğada birçok sıra dışı olayın olması"ydı.
Bu tür olayları izleyen ve gönüllü insanlardan oluşan Doğa Araştırmaları Derneği'nin Başkanı Bülent Doruker, bu konuda şöyle diyordu: "Karıncaların evleri istila etmesi, bazı hayvanların sıra dışı davranışları, cep telefonlarının bellek karışıklığı, elektrikli ev aletlerinin bozulması gibi sıra dışı gelişmeler depremin habercisi olabilir. Biz bu tür gelişmeleri ilgili yerlere iletiyoruz." Bu açıdan, 1975'te Çin'in Mançurya bölgesinde meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depremin önceden bilinmesi ve ölüm yaşanmadan atlatılması çarpıcı bir örnekti.
Ancak daha sonra benzer bir çalışmanın ve öngörünün tekrarlanmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu şöyle diyordu: "Buna rağmen bilim dünyası bu tür yaklaşımlara kapalı olmamalı. Çünkü önyargılarla bilim olmaz. Doğa ciddi biçimde izlenmeli."