İstanbul, Ramazan Bayramı'nda tam anlamıyla bir trafik cehennemi yaşadı. Bütün yollar kilitlenmiş, arabalar hareket edemez olmuştu. Bu yoğun sıkıntı basında dile getirilince trafiğin çözümüne ilişkin tartışma da başladı. Tartışma, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın çözüm için 'Kent merkezine gelen özel araçlardan bedel alınsın" sözüyle alevlendi. Başkan, Londra modelini İstanbul için öneriyordu. Gazetemizin başyazarı Erdal Şafak bu konuyu ana hatlarıyla dün dile getirdi.
Kuşkusuz bu konuda söylenecek çok söz var. Ancak ben sözü Londraİstanbul ekseninde mekik dokuyan bir dostuma bırakıyorum: "Londra ile İstanbul mukayese edilebilir mi? İsterseniz önce Londra'da durum ne ona bakalım... Londra'da Ken Levigston bağımsız olarak belediye başkanı seçilince bu konuyu gündeme getirdi. Ve sadece Westminister 'ın bazı bölgelerinde uyguladı. Londra'nın her yerinden merkeze trenler var. Waterloo, Victoria, Paddington gibi ana istasyonlara varan bu trenler sizi Metro'ya bağlar. Londra'nın her köşesine metro ile gidebilirsiniz. (1837 de yapılan Londra Metrosu dünyanin en iyi ve yaygın metrolarından birisidir.) Havaalanından gitmek isterseniz, metro var, hızlı tren var, havalanından ekspres giden belediye otobüsleri, normal belediye otobüsleri ve taksiler var. Böyle muhteşem bir altyapı varken Londra'ya zaten özel arabayla gitmek işkence. Otopark parası, yakıt parası, bir saat süren yol ve yorgunluk hesap edilince zaten halkın çoğu özel arabaları tercih etmiyor.
Alt yapısı tamamlanmış Londra'da sadece Westminister Bölgesi'ne girecek arabalardan günlük 5 pound ücret alınmaya başlandı. Tabii bu arada otobüs fiyatları da düştü.
Şimdi soruyorum Pendik'ten, Ümraniye'den Kilyostan, Avcılar'dan arabası olmayan birisi, Taksim'e nasıl gelebilir? Metro yok, otobüs yok, trentramvay yok. Otobüslerde insanlar üst üste yolculuk yapıyor. Lütfen İstanbul için gerçek proje üretin.."