Medya Derneği ve Üniversite Medya Birliği'nin nisan ayı içinde 40 farklı üniversitede, 810 öğrenciyle gerçekleştirdiği Gençlerin Dijital Alışkanlıkları araştırmasının sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı.
Araştırmadan çıkan bazı sonuçları şöyle özetleyebiliriz:
Her 10 üniversite öğrencisinden 3'ü (yüzde 31) sosyal medya bağımlısı olduğunu kabul ediyor.
Araştırmaya başlayanların yüzde 67'si stalker olduğunu yani başka insanların hesaplarını gizlice takip ettiklerini itiraf ediyor.
Sosyal medyayı öncelikli kullanma amacının siyasi paylaşımda bulunmak olduğunu söyleyenlerin oranı sadece yüzde 2.
Sosyal medyada sahte hesaplara sahip olanların oranı kız öğrencilerde yüzde 20'ye kadar ulaşırken erkek öğrencilerde yüzde 14 civarında.
Geliyoruz bizi daha yakından ilgilendiren sonuçlara... Araştırmaya katılanların büyük bir bölümü ülkedeki ve dünyadaki gelişmeleri sosyal medya üzerinden takip ettiklerini söylemiş. Sıcak haberleri internet haber siteleri üzerinden takip edenlerin oranı yüzde 38.
Gençlere 'internet reklamları' da sorulmuş. Yüzde 54'ü sosyal mecralardaki reklamları itici bulduklarını ve izlemeden geçtiklerini belirtmiş. Yüzde 37'si reklamına göre değişir demiş. Reklamları sonuna kadar izlerim diyenlerin oranı yüzde 3.5'te kalmış.
Malumun ilamı gibi olacak ama yayın ve reklam politikalarını belirlerken bu oranlardan haberdar olmakta yarar var. Gençlere ulaşamayan bir gazetenin geleceği parlak olmayabilir.

***

TACİZ HABERİ

Acılı bir babanın yakarışı düştü mail kutusuna:
"Kızımla ilgili bir habere yer vermişsiniz. Genç kıza çıplak şantaj şeklinde sunduğunuz haberde 18 yaşından küçük kızımın fotoğrafını yayınlamışsınız. İnternet sitenizde olayın yeni yaşandığı izlenimi veren bir ifade kullanmaktasınız. Kızım öğrenci olup; yayınlanan haber sonrasında korku ve gerginlik yaşamakta, çevresince tanınmaktan korkmaktadır. Üstelik 18 yaşından küçük bir çocuğun resmini ebeveynlerinden izin almaksızın yayınlama hakkınız bulunmamaktadır."
Okurumuz haklı. Kadınlara, çocuklara, genç kızlara yönelik haberler 'sorumluluk' gerektirir. Taciz, istismar, şiddet haberleri yaparken mağdurların haklarının korunmasına özel bir önem vermek gerekir. Flulaştırarak da olsa bu neviden fotoğraflar haberlerde kullanılmamalı, taciz pornografisi tuzağına düşülmemelidir.
Gazetecinin görevi kurbanlaştırmak değil, kurbanları korumak, taciz, istismar ve şiddet olaylarına karşı tavır ortaya koymaktır. İfşa edilmesi gereken kişi mağdur değildir.

***

OKURDAN KISA KISA

Okurlarımızın da belirttiği gibi ligin son haftasında oynanan Galatasaray-Kayserispor maçı sonrasında sabah.com. tr tarafından atılan 'Avrupa Hayali Suya Düştü' başlığı hatalıydı. Doğrusu 'Avrupa için artık tek şansı kaldı; o da kupayı almak' olmalıydı. Bu ayrıntı haberin içinde belirtilmişti ama hazırlanan kapak G.Saray için her şey bitti izlenimi veriyordu. Gerçi G.Saray cezası nedeniyle Avrupa'ya gidemeyecek ama kupayı alarak cezasını çekmiş olacak.
Geçtiğimiz hafta Sabah, okurlarına sanal gerçeklik gözlüğü dağıttı. G.Saray-F. Bahçe derbisinin olduğu gün dağıtılan bu gözlük okurların ilgisine mazhar oldu. Fakat ilgi beklenenden yoğun olunca pek çok okurumuz gözlüğe ulaşamadı. Okur Temsilcisine onlarca şikayet maili geldi. Bu da gösteriyor ki planlama ve dağıtım süreçlerini daha iyi organize etmek gerekiyor.
Murat Karahan adlı okurumuz internet haberlerinin sunuluş tarzının 'tam bir işkence' olduğu kanaatinde. Şöyle diyor: "Birkaç satır ya da birkaç paragraf haberi 5 bazen 10 bazen 15-20 sayfada veriyorsunuz. 1 no'lu sayfada 1 satır, 2 no'lu sayfada 1 satır; böyle sayfaları tıklaya tıklaya 30 saniyelik yazıyı 2 dakikada okuyoruz. Sayfaları yüklemede sorun olabiliyor. İnanın birçok haber bu şekilde; bitirmeden bırakıyorum okumayı." Elbette haberler okunmak için yazılır.
Bakanlar Kurulu açıklandıktan sonra hazırlanan Hangi Bakan Nereli başlıklı haberde Nurettin Canikli'nin unutulması özellikle Giresunlu hemşerilerinin şikâyetine neden oldu. Aynı haberde bir başka yanlışlık da Ömer Çelik'in fotoğrafının altına Suat Kılıç yazılmasıydı.
Nurdan Öken adlı okurumuz dikkat çekmiş: "Medyadan biri kanser olunca neden 'yıkan, üzen haber' başlıklı haberler yapıyorsunuz? Kanser hastalarının bu haberleri okurken yıkıldıklarını, üzüldüklerini; o insanların mutluluğa neşeye ihtiyacı olduklarını hiç düşünmüyor musunuz? Biraz empati lütfen."