Aslında hepimiz farkındayız: Türkiye'de geleneksel gazete içeriklerinin çok az bir kısmı 'özel ve özgün' haberlerden oluşuyor. Ajans haberleri, çeviri haberler, PR haberleri, sosyal medya kaynaklı haberler derken... Gazete içeriklerinin çok az bir kısmı o gazetenin kendi muhabirleri tarafından üretiliyor. Devasa bir bürokrasi ama o kadar devasa olmayan bir çıktı. Bunun son derece basit bir nedeni var. Dünyanın en önemli kişisinin, dünyanın en önemli konuşmasını yaptığını düşünelim. Ana akım bir gazete oraya en az iki muhabirini gönderecektir. Biri konuşulanları not almak, diğeri de fotoğraf çekmek üzere... Yazı ve fotoğraflar haber merkezine geçilecek, en az bir editörün kontrolünden geçecek, sayfa sekreteri tarafından yerine yerleştirilecek... Sonra redaktör ve diğerleri...
***
Tam da bu sırada, konuşmanın yapıldığı meydanda 15 yaşında bir çocuk var. Cebinden akıllı telefonunu çıkarıyor ve konuşmayı canlı olarak yayınlıyor. Hemen yanındaki üniversite öğrencisi genç konuşmada geçen cümleleri anlık olarak 'microblog'una aktarıyor.
Yazı işleri müdürleri ve genel yayın yönetmenleri bir masa etrafında toplanmış, haberi şurasından mı burasından mı görsek diye tartışırken konuşma internette milyonlarca kişi tarafından izlenmiş oluyor. Şeffaf, kesintisiz ve demokratik bir biçimde...
Üstelik bunların hepsi bedava...
Kalite ve estetik mi dediniz? Sizce estetik ile gerçeklik tamamen farklı şeyler midir? Ya da kimin umurunda?
***
Elbette kaliteden taviz verelim demiyorum; ama estetik kavramının haberin kurgusallığı içerisinde yitip gittiği gerçeğini de gözden kaçırmayalım. Basılı gazetelerin zaten birer kalite ve güvenilirlik abidesi olmadığını da unutmayalım.
Bilmiyorum; arada bir en çok okunan haberlere ya da izlenen videolara bakıyor musunuz? Ben yapıyorum ve genellikle bu listelerde ilk sıraları vatandaş gazeteciler tarafından yapılan haberlerin ya da çekilen görüntülerin aldığını görüyorum.
Mobese kameraları mesela... Bizim en deneyimli muhabirlerimizden daha başarılılar 'ilgi çekici' haber üretme konusunda.
Ya da... Amatör bir kullanıcı sokakta rastladığı bir arabanın görüntülerini çekip internete yüklüyor ve birkaç gün geçmeden milyonlarca kişi tarafından izleniyor. Aynı zaman diliminde bütün gazetelerimiz, kanallarımız araba fuarından canlı yayın yapıyorlar; kimsenin umurunda değil.
Sonsuz bir denetimsizliği ve pornografiyi savunduğum sanılmasın. Hayatın ve haberin canlılığını ıskalamamaktan söz ediyorum.
Üstelik bunların hepsi bedava...
***
Kabul ediyorum; mahremiyetimizden ve bilgi güvenliğimizden taviz vererek ödüyoruz bu haberlerin bedelini. Gözetlenme ve izlenme toplumu olmayı göze alarak, yazılımların içerisinde kodlanarak... Bunu daha önce yazdık birçok kez.
Fakat yine de işin ekonomisinin değiştiğinin farkına varmak zorundayız. Ve en önemlisi insanlara gazete almak için alışkanlık dışında nedenler sunmak zorundayız.
Bu nedenler 'başka yerde olmamalı' ki insanlar bizim gazetemizi alsın.
Gazetenin perspektifi ve yorum sayfaları bu nedenlerin başında geliyor ama yeterli değil. Habercilik anlayışımızı da değiştirmeliyiz.
'Şu oldu, bu oldu', 'şunu dedi, bunu dedi' haberciliğiyle yetinmeyip hikaye haberciliğine yönelmeliyiz. 'Öncesinde ne oldu, sonrasında ne olabilir; bütün bunlar ne anlama gelir' sorularının yanıtları mutlaka olmalı haberimizin içinde.
Bir başka deyişle: 'Efradını cami, ağyarını mani.'
Teşbihte hata olmasın, silindirin üzerinde koşan fare gibiyiz. Yavaşlarsak ya da koşmayı bırakırsak düşüp ezileceğiz. Bu yüzden haber akışımızı mutlaka değiştirmeli ve dijital öncelikli hale gelmeliyiz. Bir haberi yayına vermek için ertesi sabahı beklememeliyiz.
Sinema makinesinin icadına şahit olup "Kimse karanlık bir salonda saatlerce oturup beyaz bir perdeye bakmaz" demenin ya da tren görüp "Ata binip açık havada rüzgarla yarışmak varken kimse bu demir yığınına binmez" demenin bir alemi yok.
Gazeteciliğimizin hızını ve kalitesini artırmak; gazeteciyi çok fonksiyonlu hale getirmek zorundayız. Kalabalık yazı işleri kurullarının yerini sırt çantası gazeteciliği almak zorunda... Sırt çantası, cep ya da tablet... Muhabirle internet sayfası arasındaki mesafe kısalmak, aradaki ağır bürokrasi hafiflemek zorunda...
Editörlük yazı kısaltmaktan ve kopyalayıp yapıştırmaktan çok başka işlevler kazanmak zorunda. Tabii bunun için yepyeni bir anlayış ve eğitim gerekli.
Aksi takdirde bizim de kağıt tüccarlarının kaygılarını paylaşmaktan başka bir çaremiz kalmayacak.