Pek sevgili editörlerimiz! Yazı işlerimizin değerli mensupları! Siz bu gazeteyi niçin yapıyorsunuz?
Bir düşünelim... Öncelikle okunmak için olabilir mi? Evet, çünkü insanlar sizi okumazsa diğer amaçlarınızın hiçbirine zaten ulaşamayacaksınız.
Peki bunu nasıl başarmayı düşünüyorsunuz?
Her birinde en az beş yazım ya da anlatım hatası bulunan özensiz sayfalarla mı? Öznesi, yüklemi belli olmayan, sadece okuyanın değil yazanın da anlamadığı cümlelerle mi? Kısaltılırken katledilmiş haberlerle mi?
Olur olmaz yerlere serpiştirdiğiniz internetten bulunmuş stok görselleriyle mi? Haberle ilgisi olmayan fotoğraflarla mı? Bırakın bir sanat haline getirmeyi, çoğu zaman yazmaktan yüksündüğünüz resimaltı açıklamalarıyla mı?
Bakınız! Yukarıda saydığım konuların her birine, okurlarımızın da yardımıyla, onlarca örnek verebilirim.
***
'Resimaltı' meselesinden başlayalım isterseniz.
Gazetemizin fahri ve hatta ebedi ombudsmanı sevgili
Hıncal Uluç'un bu konuda çok hassas olduğunu bilirsiniz.
"
İyi yazılmış bir resimaltı filmin fragmanı gibidir. Okumaya tahrik ve teşvik eder" der. "
Resimaltı okura saygıdır.
Gazetenin ne kadar titiz, ne kadar özenle ve ne kadar ayrıntılar dikkate alınarak hazırlandığını gösterir" der.
"
Gazetenin en çok okunan yerleri, önce başlık sonra da resimaltıdır" der.
Bunları yıllardır söyler. Ve haklıdır da.
Gazeteyi elinize alınca önce başlığa bakarsınız. Sonra fotoğrafa. Sonra da fotoğrafı açıklayan yazıya, yani resimaltına. Tabii yazılmışsa.
***
Hıncal Abi şu sıralar arabasına ceza yazan trafik polisi ile fazlaca meşgul olduğundan gözünden kaçtı sanırım. Pazartesi günü Sabah'ta G20 Zirvesi'ne katılan liderlerin fotoğrafı vardı. 33 kişilik bir
'aile fotoğrafı.' Fakat resmin önünde, arkasında, sağında, solunda; hiçbir yerinde yazmıyor
kimin kim olduğu.
Ortadaki uzun boylu beyefendiyi tanıyoruz; o bizim Cumhurbaşkanımız. Yanındaki ABD başkanını da gözümüz bir yerden ısırıyor. Adı Hüseyin sanırım. Ülkesinde yaşayan akrabalarımız sayesinde Almanya şansölyesine de aşinayız; Merkel kendisi... Putin'i avlanırken, güreşirken görmüşlüğümüz var.
Ama işte hepsi o kadar! Kaldı ki aramızda bu saydığımız isimleri dahi tanımayanlar var.
Tanımak mı zorundalar? Elbette hayır!
Ortada bir fotoğraf varsa bunun açıklaması da olmalıdır. Sadece bugünkü okurlar için değil, yarınki okurlar için de bu gereklidir. Nihayetinde gazete aynı zamanda bir arşivdir.
***
O günkü ulusal gazetelerin hepsini taradım. Ne gördüm dersiniz?
Bu basit ve saçma hatayı Sabah'tan başka kimse yapmamış; neredeyse.
Sonra, Sabah'ın bütün sayfalarına baktım tek tek. Şunları gördüm:
-
Tek bir 'resimaltı' yazısının dahi bulunmadığı sayfalar vardı.
-
Resimaltı yazılmamış fotoğrafların sayısı, yazılmış olanlardan fazlaydı.
-
Yanlış, eksik ya da kötü; adet yerine bulsun diye yazılmış 'resimaltı'lar gırlaydı.
Ertesi gün ve daha sonraki gün de durum hemen hemen aynıydı. Şurası çok açık ki Sabah'ın bir resimaltı sorunu var. Acilen önlem alınması gerekiyor.
Bir sonraki yazımızda editörlerle ilgili istatistikleri yayınlayacak ve konunun takipçisi olacağız. Şimdiden duyurmuş olalım.