Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 2014 raporunu yayımlamış.
Rapor birçok kategoriden oluşuyor.
Öldürülenler, kaçırılanlar, ülkesini terketmek zorunda bırakılanlar, tutuklananlar vs.
Bir kategori de Tehdit Edilen ya da Saldırıya Uğrayan Gazeteciler. Rapora göre Türkiye bu kategoride Ukrayna ve Venezuella'nın ardından 117 kişiyle üçüncü sırada yer almış. Raporu haber yapan gazeteler ve web siteleri diğer kategorilerden söz etmeden 'Türkiye sondan üçüncü oldu' diye vermişler müjdeyi.
Gazetecilikle siyasi aktivizm yer değiştirince böyle oluyor tabii.
Gazetecilerin görevlerini yapmaları nedeniyle tehdit edilmesi, saldırıya uğraması kabul edilemez. RSF'den beklentim bu kişilerin isimlerini kamuoyuyla paylaşması, başlarından geçenleri ayrıntılı biçimde anlatması ve tartışmaya açması. Siyasetçiler mi, bürokratlar mı, mafya mı, terör örgütleri mi, haklarında haber yapılanların yakınları mı tehdit etmiş ya da saldırmış? Bilelim ve mücadele etmeye çalışalım.
Bunu söylerken RSF'nin raporunu güven verici olmaktan çok uzak bulduğumu da belirteyim. Örneğin, yukarıda saydığım kategorilerin hiçbirinde İsrail'in gazetecilere reva gördüğü muameleden söz edilmemiş. Sanırsınız ki İsrail, raporun başlangıç kabul ettiği, 2005'ten beri gazetecileri tutuklamamış, sınırdışı etmemiş, tehdit etmemiş. 2014 yılında Gazze'ye düzenlediği saldırıda insansız hava araçlarıyla ya da diğer ağır silahlarla doğrudan basın bürolarını hedef almamış.
Sanırsınız ki 16 gazeteciyi öldürmemiş, onlarcasını yaralamamış.
Raporda bu meslektaşlarımızın ne adları ne de hikayeleri var.
Bu haliyle rapor gerçek bir sınır tanımazlık örneği.