Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Konrad Adenauer Stiftung ile ortak bir seminer düzenlemiş.
TGC Başkanı Turgay Olcayto: "Gazetecilik özünde muhaliftir.
Gazetecinin görevi eleştirmektir" şeklindeki yaygın ve yanlış görüşleri bir kez daha seslendirmiş.
Türkiye'de gazetecilik durup dururken bir ideolojik aparata dönüşmüyor.
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş 2014 yılını değerlendirmiş ve demiş ki: "2014 yılı gazeteciler için ağır bir baskı yılı oldu.
2014'te gazeteciler tutuklanma değil, işsiz bırakılma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Cemiyetin raporlarına göre, 2014'te 559 gazeteci, yazar ve medya çalışanının işine son verildi."
Önümde Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.'nin 1 Ocak-30 Eylül 2014 Ara Dönem Faaliyet Raporu var. Bir cümlesini okuyorum: "30 Eylül 2014 tarihi itibariyle Şirket bünyesinde istihdam edilen personel sayısı 4.533 kişidir. (31 Aralık 2013: 5.290 kişidir.)"
Yani 757 kişi işini kaybetmiş. Sayın Genel Sekreter'e soruyorum. Bu kişiler TGC'nin kayıtlara geçirdiği 559'un içinde mi dışında mı acaba?
Güneş: "17-25 Aralık Operasyonları'nı haberleştirdiği için 60 gazeteciye 100'ün üzerinde dava açıldı" diye eklemiş. Basın susturulmak isteniyormuş.
Elimde Turkuvaz Medya Grubu'nun hukuk raporu var. 17-25 Aralık Operasyonları'nı darbe girişimi olarak nitelediği ve devlet içerisinde örgütlenmiş bir çetenin kumpaslarına dikkat çektiği için kaç dava açılmıştır dersiniz? Ben söyleyeyim; Güneş'in '100'den fazla' diye yakındığından daha fazla.
Tekzip başvuruları bir yana... Tam 340 savcılık şikayeti yapılmış, 144 tazminat davası açılmış. Köşe yazarları, editörler, muhabirler adliyeye gitmekten işini yapamaz hale gelmiş. Rakamla 6.215.000.000 TL tazminat istenmiş. TGC'den 'çıt' yok.
Hal böyleyken Güneş'in "Gazeteciler her zamankinden daha fazla dayanışma içinde olmalılar. Siyasi görüş ayrılıkları yerine basın ve ifade özgürlüğü noktasında birleşilmeli" demesine gülüyor insan.
Gerçek bir birleşme örneği.