Ben, futboldan anlamam. İşim gereği futbol odaklı spor endüstrisini takip etmeye çalışırım. Anladığım kadarıyla futbol sadece oynayan ve oynatan değil, izleyen açısından da çok büyük bir endüstri!.. Bu yönüyle futbol, siyasetin, ekonominin, sosyal hayatın ve yaşam tarzlarının tam göbeğinde yer alıyor.
Bazı ülkelerde futbol endüstrisi kurumsallaşmış. Futbol kulüplerinin kurduğu şirketler, yönetim modelleri başarılı. İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanya gibi ülkelerde endüstrinin kurumsallaşmasıyla ilgili bir sorun yok. Fakat Brezilya, Türkiye, Fransa, Yunanistan ve Rusya gibi ülkelerde endüstri henüz tam anlamıyla kurumsallaşmamış...
Tartışmasız, "Fenerbahçe Spor Kulübü" Türkiye'nin en güçlü sivil toplum örgütü. Bu misyonunu 2001'den bu yana başarıyla yürütüyor. Bana göre bu başarının altında iki neden yatıyor.
Birincisi: Fenerbahçe'nin sahip olduğu geniş taban. 10 yıl önce 36 olan taraftar derneği sayısı 146'ya çıkmış. 20 bin üyesi var. Yurtdışındaki taraftar derneklerinin sayısı 26. New York'tan Moskova'ya, Sydney'den Almatı'ya kadar birçok yerde faaliyet gösteriyorlar. Yakında Tokyo ve Şanghay dernekleri de faaliyete geçecek. Yılsonuna kadar taraftar derneği sayısı 160'a çıkacak.
İkincisi: İstanbul'un Anadolu yakasındaki örgütlenme modeli, "şehirle semt ölçeği" arasında muhteşem denebilecek bir düzeye ulaşmış. Avrupa yakasının iki büyük kulübü Beşiktaş ve Galatasaray, aynı performansı bir türlü yakalayamıyor.
Fenerbahçe'nin 1998'de bütçesi 15 milyon dolardı, bugün 235 milyon dolar. Fenerbahçe borçlanıyor ama borçlarının karşılığını da ayırıyor.