Ramazanla birlikte, marka iftar restoranlarda rezervasyonsuz yer bulmak zordur. Önceden arayacak, yerinizi ayırtacak ve iftar saatinden önce orada bulunacaksınız. Tıpkı diğer marka restoranlarda olduğu gibi...
Son yıllarda gözlemlediğim bir eğilim var... Müşterisi kapıda sırada bekleyen restoranlardaki şımarma eğilimi... Müşterinin "velinimetliği" gitmiş, "paramı cebinde taşıyan insana" dönüşmüş... Mademki kapıda kuyruk var o halde fiyatları ramazan münasebetiyle artırmakta beis yok.
Yetmiyor, boş masalara geçmek isteyenlere kışla disiplini getiren, dilediği yerde oturtmayan, sizinle göz göze gelmemek için sürekli yere bakan garsonlar çoğaldı. Fiyata itiraz şöyle dursun, adisyonu sorgulayanları bir dövmedikleri kalan tipler türedi.
Geçenlerde bir zincir sahibi, "müşteri ne versem yemelidir" diyordu TV röportajında... Hatta uluslararası bir zincirin giderek küçülen dev restoranında şu yazıyordu: "Müşteri her zaman haklı değildir, oturup konuşalım."
Örneklerimi restoranlardan verdim fakat bu şımarıklık yeme içme sektörüyle sınırlı değil... Yoğun müşteri trafiği yaşanan işletmelerde, bir süre sonra iki temel kırılma yaşanıyor: 1- fiyatlar verilen hizmet veya malın karşılığı olmaktan çıkıp fahiş artıyor, 2- müşterinin itirazı veya özel talebi karşısında kayıtsız kalınıyor veya azarlanıyor.
40 yıldır bildiğim restoranın yeni kuşak işletmecilerini "köfteleriniz eskisi gibi değil, donmuş gıda kullanmaya başladınız, dikkat edin batarsınız" diye uyardığımda, kapıdaki güvenlik görevlisini göstererek, "bu kuyruk varken mi?" diye alay etmişti. Bugün o köftecinin yerinde başkaları dükkân açmış durumda.
Şımaran işletmeler, kapınızdaki kuyruk sizi yanıltmasın. Eğer müşteriye iyi davranmaz, fiyat/performans oranınızı koruyamazsanız, çok uzak olmayan bir zamanda, işletmenizin yerinde yeller esiyor olacaktır.