Giyilebilir kalp pili icadıyla ABD'de "Çılgın Türk Kızı" adı verilen 32 yaşındaki Dr. Canan Dağdeviren, dünyanın en itibarlı üniversitelerinden MIT'den profesörlük teklifi aldı. Dikkat edin, başvurmadı, teklif aldı.
Merak ediyorum, 32 yaşındaki Dr. Canan Dağdeviren, bırakın profesörlük önerilmesini, acaba bizim herhangi bir rektörden randevu alabilir miydi? Büyük ihtimalle hayır... Zira başarısını onaylayacak zihinsel referanslarımız yok, yaşı akla rütbe yapagelmiş rektörlerin Dr. Dağdeviren'e profesörlük önerecek vizyonları yok.
Zira YÖK var ve hiç kimse ama hiç kimse, izin verilenin dışında bilim üretemez bizde. Üretirse hayatını zorlaştırır, "bu kadar cehalet ancak tahsille olur" kabilinden hocalardan kendine yer açamaz. Ama elin üniversitesi, yaşına bakmaz, başına bakar ve onu baş tacı eder.
Türkiye Zekâ Vakfı'nda çeyrek asırdır, ülkenin üstün zekâlı insanları için neler yapabiliriz diye çalışıyoruz. Başkan Emrehan Halıcı ve vakıf üyelerimiz, henüz netice alamadık. Ancak gördük ki hemen her ülkede nüfusun %20'si üstün zekâlı fakat %2'si de dâhi düzeyinde...
Toplumların kaderini de bu kendi %2'sine nasıl davrandığı etkiliyor. Kanuni, "sultanlığımda 3 önemli iş yaptım, ilk 2'si devlet sırrıdır söylemem ama üçüncüsü..." diye başlar ve şairinden mimarına dek Osmanlı'yı yücelten kadroları sayar.
Bizler ise %2'mize özürlü (engelli demiyorum) muamelesi yapıyor ve onları gözümüzün göremeyeceği yerlere öteliyoruz. Dr. Canan gibilerini YÖK ile yok ediyor, dâhilerimizden toplumu yüceltme sürecinde yararlanamıyoruz.
Önerim şudur: YÖK denen çağı geçmiş 1982 Anayasası artığı yasanın cenderesine rağmen üniversitelerimizin nicelik sorununu çözdük. Bunu başaran liderliğimizi, bu üniversitelerin nitelik sorununu çözmeye odaklasak, bunu da çözeriz. Ama lütfen bunu YÖK, Dr. Canan'larımızı yok etmeden yapalım.