İnsanlara kaybedeceğinde üzüleceği şeyler kazandırmaya bakın. Bu onları birlikte davranmaya yönlendirecektir. Biz bunu terörle mücadelede askeri yöntemlerin tek başına çözüm olmadığını anlamaya başladığımız 1990'larda denedik. Bir tek Habur Kapısı dahi, 200 bin aileye geçim kaynağı oluşturmuş, dağa çıkanı indirmeye yönelik etki doğurmuştu.
O dönemde Habur kapısında ambargo sürecinde sınır ticareti başlamıştı. Türkiye tarafından ilaç ve gıda götürülüyor, karşılığında ise kamyon başına 2 ton mazot getiriliyordu. Eski, dökülen, kasalarına mazot tankı monte edilmiş her kamyon, ortalama 20 kişiyi besliyor, bu durum da terörü yumuşatıyordu.
Bir ara günde 1600 aracın girip çıktığı ve bölgede toplam 12 bin TIR ve kamyonun yük taşıdığı kapı, döviz makinesi gibi çalışmaya başlayınca bankalar bu sınır kapısında şube açmayı düşünebildiler. Sınır ticareti cirosu ile terör bilançosu arasında tersine ilişki olduğunu gördük.
Fakat bu süreci becerip iyi yönetemedik, Habur karşılama fiyaskosuna düştük. Öncelikle terörden beslenenler bu durumu sevmedi. Neticede varlık sebebini teröre borçlu olan kesimler, canlanan sınır ticareti ve buna bağlı olarak "artık kaybedeceği bir geliri olanlar" yüzünden dağa çıkma sürecinin yavaşladığını gördüler.
Yetmezmiş gibi kamyon başına 2 ton mazotu, kendi ekonomik çıkarlarına tehdit olarak gören, tuzu kuru akaryakıt şirketleri, Ankara üzerinden yoğun lobicilik yaparak "efendim kaçak mazot yüzünden devletimiz şu kadar katrilyon vergi kaybına uğruyor" gerekçeleriyle Habur'u kapattırdılar. O dönemde bana kaçak mazotu şikâyete gelen şirket patronları; "peki ya her kamyon dağdan 2 kişi indiriyor gerçeği?" sorularıma "vergi daha önemli" cevabı verebiliyordu.
Tek kapıdan ve ambargo altında oluşan 1.5 milyar dolarlık ekonomi, terör belasıyla başa çıkma yolunda bizim elimizi güçlendiriyordu. Başka diğer alanlarda doğru adımların zamanında atılamaması yüzünden Habur şansını kötü kullandık.
Bugün Erbil'in zenginleşen çehresi, Kandil'den 4 bin kişiyi indirip iş, aş sahibi yapıyorsa, bölgeye getirilen olağanüstü teşviklerin mantığını daha iyi kavrayabileceğiz. Tek başına ekonomik tedbir olmaz fakat ekonomi olmadan, asla olmaz!