Kamu İhale Kurumu Başkanı Hasan Gül'den sevindirici bir açıklama; "2010'un ilk yarısında tüm işlemlerin elektronik ortamda gerçekleştiği ilk ihaleyi yapmayı öngörüyoruz."
Pilot uygulaması tıbbi cihaz ve ilaç sektöründe gerçekleşen elektronik ihale yöntemi, 1 yıl içinde bütün sektörlere yayılacakmış.
Peki bu haberin sevindirici yönü nedir? Aceleci okur için tek cümleyle özetleyelim; "kamu kaynaklarını daha etkin kullanmak ve şeffaflık sağlamak." İlaveten; Dünya Bankası verileri bize elektronik ihale sayesinde kamu alımlarında %20 tasarruf sağlandığını söylüyor. Zaman ve mesai kazanımı da cabası. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin şekillendirdiği yeni ekonomik düzende belki de en önemli fark, bilginin paylaşımı sayesinde yarattığı verimdir. Herkesin her yerde ve herkese ulaştığı bu yeni düzlemde, işletmenizin değer zincirindeki her halkayı biliyor ve değer yaratmayan süreçleri fark edebiliyorsunuz. İster özel sektör olsun ister kamu sektörü olsun, mal veya hizmet üretebilmek bilişim sayesinde oluşan imkânlar, bu alım süreçlerini bir yandan ekonomik hale getirirken diğer yandan şeffaflık ve hesap verebilirlik kavramlarıyla tanışmamıza da yol açmış bulunuyor.
İhale, bu alım süreçlerinin bildik adı. Türkiye'de ihale denince algılanan ilk kavram, "yolsuzluk, usulsüzlük, kayırma" gibi olumsuz ifadelerle tanımlanıyor. İhaleler, kimin için yapılıyor olursa olsun birincil hedefi, "ihtiyaç duyulan mal ve hizmetin en uygun şartlarda alınması" dır. Bunu sağlayabilmek için Türkiye dahil pek çok ülke yasalarını, gelişen ve karmaşıklaşan süreçlere uygun olarak sık sık değiştirmek zorunda kalıyor. Temel beklenti, ihaleye fesat karıştırılmaması. Mal ve hizmet alımında "yarar odaklı" davranılması. Fakat uygulamalar gösterdi ki en modern yasalar dahi ihalelerin "adil, fayda odaklı, yasal" olmasını sağlayamıyor.
Bir kurumun ihtiyaçları için ideal olabilen ihale yasası, diğer bir kurumun ihtiyacına cevap veremediği gibi süreçleri daha da içinden çıkılmaz hale getirebiliyor.
Ancak biz ihale yasalarını kamu yararı noktasında daha işlevsel kılmak adına ikide bir değiştireduralım, bilişimin getirdiği son derece önemli bir aracın yeterince farkına varamadık. Elektronik ihale denilen bu araç, ihale kanununun yerini almıyor sadece "yasanın baş edemediği" alanlarda mal ve hizmet alımı yapacak olan "patronlara" inanılmaz faydalar sağlıyor.
Yalnızca kamuda değil özel sektörde dahi en sancılı süreç, satınalma süreçleridir. Satınalma kadrolarının kişisel tercihleri, tedarikçilerle zaman içinde kurulan bağlar, insani zaaflar ve kötü niyetli davranışlara açık bir alan olan satınalma, elektronik ihale aracılığıyla son derece radikal farklılaşabiliyor.
İnternet veya benzeri ortamlar üzerinden firma, neye ihtiyaç duyduğunu ilan ediyor. Tedarikçiler buraya geliyor ve teklif veriyor. Herkes ne tür mala ne teklif vereceğini görüyor. Kaybeden, hangi şartları yerine getirmediğinden dolayı kaybettiğini görüyor ve ona göre kendini şekillendiriyor.
Fesat odaklı yaklaşımlara yer bırakılmıyor. İhaleyi açan kurum, geleneksel yoldan yaptığı alımlara göre hem zaman hem de para tasarrufu sağlıyor. Öyle ki normal yollardan 3-5 haftada sonuçlanan süreç, dakikalar içinde gerçekleşiyor. Özel sektörde öncülüğünü Koç Topluluğu'nun yaptığı elektronik ihale yöntemiyle Koç'a bağlı şirketler, tüm satınalma süreçlerinde inanılmaz tasarruflar sağlayarak rekabet avantajı yarattılar. Koç'a ait Promena adlı elektronik ihale şirketi, bu hizmetini Koç dışı şirketlere de vererek özel sektörün en önemli iş sürecinde pek çok başarı öyküsü yaratabildi. Elektronik ihale yönteminin kamu kesiminde kullanılması halinde getireceği şeffaflık bir yana ülke ekonomisine 8 milyar TL civarında fayda sağlayacak.
Belki daha da önemlisi, şeffaflık ve hesap verebilirlik özelliği sebebiyle elektronik ihale, kamu alımlarının üzerindeki kara bulutları da kaldıracak.
Kamu İhale Kurumu, bu cesur adımıyla alkışı hak ediyor.