Ekonomide uzun soluklu ve istikrarlı büyümenin anahtarı, verimlilik artışındadır. En basit ifadeyle verimlilik, belirli bir girdi miktarıyla ne kadar üretim yapıldığının bir ölçüsüdür. İktisadi kaynakların ne derece etkin/randımanlı kullanıldığını gösterir. Yüksek verimliliğin yolu teknolojik gelişim ve inovasyondan geçer. İşte bu noktada genç beyinler ön plana çıkar.
Genç bireyler cesur düşünceleri ve değişime açıklıklarıyla inovasyon için katalizör görevi görürler. Yeni fikirler getirirler, gelişmekte olan teknolojileri hızla benimserler ve dönüştürücü ilerlemeyi sağlamak için sınırları zorlarlar. Gençlerin doğasında var olan merak, uyum sağlama yeteneği ve girişimci zihniyet inovasyon kültürünü besleyerek toplumları ileriye taşır. Gelin görün ki, birçok ülkede gençlerin nüfusa oranı hızla azalıyor. Toplumlar yaşlanıyor. Bu durum sadece gelişmiş Batılı ülkeler için geçerli değil; Japonya'da durum oldukça vahim. On yıllardır yüksek nüfusunun nimetlerinden faydalanan Çin'de bile gençlerin ağırlığı azalıyor.
Bir taraftan da gerçek anlamda verimliliği artırabilen inovasyonlara imza atmak zorlaşıyor. Nasıl ki bir ağacın üstteki dallarına çıkıldıkça meyveleri toplamak alt dallardakilere kıyasla zorlaşıyorsa, bilim ve inovasyon için de aynı durum söz konusu.
Farkı teknolojiler ve inovasyonlar geliştirildikçe yenilerini ortaya koymak gittikçe zorlaşıyor. Bakmayın siz inovasyon diye yutturulmaya çalışılan ürün, hizmet ve süreçlerin arttığına veya patent sayılarının yükseldiğine… Yeni inovasyonların eskilere kıyasla insanlığa katkıları geriliyor. Verimlilik dostu inovasyonlara imza atmanın zorlaştığı bir dönemde bir de gençlerin sayısı azalınca, ekonomilerin dinamizmini kaybetmesi kaçınılmaz oluyor.
AVANTAJIMIZI KAYBETMEYELİM
Genç nüfus noktasında büyük bir avantajımız var. AB ülkelerine kıyasla genç nüfus yoğunluğumuz yüksek. Bu avantajı etkin biçimde kullanmak için yeterli zamanımız var. Yeter ki gençlerimizin hayallerini ülkemizde gerçekleştirebilmelerine fırsat verecek eğitim, iş ve sosyal yaşam ortamını onlara sunalım. Teknofest girişiminin nasıl bir heyecanı tetiklediği ortada. Gençlerin merak ve enerjilerini doğru alanlara yönlendirebilecek örneklerin sayısını artırmalıyız.
Burada uyarı niteliğindeki bir gelişmenin altını çizmemiz lazım. Birçok ülkeye kıyasla toplumumuz genç olsa da mevcut durumumuza fazla güvenmemeliyiz. 2009'da yüzde 17.2 olan genç nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, şu sıralar yüzde 15.2'de. 2080'de ise oranın yüzde 11'e inmesi bekleniyor. Nüfus artış hızını sürdürülebilir seviyelerde korumalı, 'yaşlı toplum tuzağına' düşmemeliyiz.
YAPAY ZEKANIN EĞRİSİ VE DOĞRUSU
Gençlerin öncülüğünde yükselen yeni teknolojiler küresel ekonomiyi hızla değiştiriyor. Yapay zeka yeni teknolojiler arasında en dikkat çekeni. Geçmişi 1950'lere dayansa da yapay zekaya yönelik kayda değer ilerlemeler son yıllarda hızlandı. Doğru amaçlar için kullanıldığında yapay zekanın küresel ekonomiye kazandırabileceği çok şey var. Yeni yayınlanan kapsamlı bir raporun sonuçlarına göre, yapay zeka önümüzdeki 10 yıllık dönemde küresel GSYH'de 7 trilyon dolarlık bir artışı tetikleme potansiyeline sahip. Ama bir taraftan da yapay zekada kontrolün elden kaçması durumunda birçok siyasi, sosyal ve ekonomik sorun ortaya çıkabilir. Öyle ki bu konuda endişeleri olan Biden yönetimi, geçtiğimiz haftalarda yapay zeka alanındaki öncü şirketlerin CEO'larını Beyaz Saray'a çağırarak brifing alma ihtiyacı hissetti. Potansiyel sorunlardan biri istihdam etkileri. Eski nesil otomasyon teknolojileri daha çok rutin görevleri yerine getiren mavi yakalı işler için tehdit unsuruydu. Yapay zeka, sadece mavi yakalıları değil, beyaz yakalı işleri de içine alacak şekilde istihdam piyasasını yeniden şekillendirmenin arifesinde. Doktorlardan avukatlara, akademisyenlerden gazetecilere kadar geniş bir alan… Küresel ölçekte, işlerin yüzde 18'inin yapay zeka tarafından otomatikleştirilebileceği tahmin ediliyor. Bu etkinin yüksek gelirli ülkelerde daha fazla olması bekleniyor. Ancak, Türkiye gibi gelişen ülkeler için de tehdit seviyesi az buz değil
Ekonomi politikaları, teknolojilerin toplumsal çıkarı gözetecek ve istihdam dostu olacak şekilde gelişmesinde etkin bir rol oynayabilir. Teknolojik gelişim akışına bırakıldığında ise büyük şirketlerin elindeki bir oyuncağa dönüşebilir. İşte bu yüzden kamunun piyasaya yapıcı, yönlendirici ve düzenleyici rollerine her zamankinden fazla ihtiyacımız var.
YAPAY ZEKA TARAFINDAN OTOMASYONA MARUZ BIRAKILABİLECEK İSTİHDAM PAYI (%)