Enflasyon yıllık bazda yavaşlama eğilimini sürdürdü. Ekim 2022'de yüzde 85.51 ile zirveyi gören enflasyon, sonrasında düşüş trendine girdi. Nisanda enflasyon yüzde 43.68'e geriledi. Yıllık enflasyonda altı aydır devam eden geri çekilmeye rağmen, aylık bazda ürettiğimiz enflasyon halen yüksek. Salgından önceki 10 yıllık periyotta (2010-2019) nisan aylarında enflasyon oranı ortalamada yüzde 1.2 olarak gerçekleşmiş. Bu yılın nisanında ise aylık enflasyon yüzde 2.39 olarak açıklandı. Kira artışlarının yanı sıra özellikle et ve süt ürünlerine son dönemde gelen zamlar vatandaşların enflasyonu olduğundan daha yüksek hissetmelerine neden oluyor.
Salgın kaynaklı arz sıkıntılarının sona ermesi ve emtia fiyatlarının gerilemesi gibi küresel gelişmeler, ithalat fiyatları üzerinden Türkiye'de enflasyonun hafiflemesine katkı sağlıyor. Küresel piyasalarda geçen yıla kıyasla enerji fiyatları yüzde 25.7, endüstriyel metaller ise yüzde 22.2 geriledi. Özellikle enerji fiyatları hem hanelerin hem de şirketlerin faturalarını rahatlattı. Faturaların daha az yakıcı olması için hükümetin fiyatları sübvanse ederek yükün hatırı sayılır bir kısmını kamu maliyesine kaydırdığını da unutmayalım.
GEÇİŞKENLİK ETKİSİ VE DEZENFLASYON
Sıkı finansal düzenlemeler, KKM ve rezerv yönetimi gibi uygulamalar döviz talebini baskılayarak kur kanalı üzerinden enflasyonu frenlemeye çalışıyor. Bu sayede son bir ay hariç geriye kalan bir yıllık periyot boyunca dar bir bantta dalgalanan döviz kuru, enflasyon üzerindeki geçişkenlik etkisini törpüledi. İçeride ve dışarıda yaşanan bu gelişmeler, baz etkisinin önünü açarak enflasyondaki gerilemeyi hızlandırdı.
Baz etkisi haziran ayı hariç yılın geri kalanında kendini daha az hissettirecek. Yani enflasyon kritik bir kavşağa gelmiş durumda. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 22.3. Enflasyonu önce yüzde 20'lere, 2024'ün sonu gibi de tek hanelere indirebilmek için bugüne kadar gösterilen mücadeleden daha fazlasına ihtiyaç duyacağız. Seçim ve deprem gibi unsurlar, dezenflasyona yönelik politika setindeki alternatifleri siyasi ve sosyal gerekçelerle daralttı.
Türkiye salgın döneminde ve sonrasında üretim, ihracat ve istihdamı desteklemekten yana bir tavır aldı. İktisadi faaliyeti destekleyici politikalar sayesinde salgın öncesine kıyasla üretim yüzde 20, ihracat yüzde 40, istihdam ise 3.7 milyon artış kaydetti. Bu politika tercihinin olumsuz etkileri ise artan enflasyon ve gelir eşitsizliği ile kendini gösterdi. Üretim, ihracat ve istihdamda kayda değer bir ilerleme sağlandı. Seçimlerden sonra politika önceliğinin enflasyon ve gelir eşitsizliğini düşürmeye verilmesi sürpriz olmaz.
TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK GÖRÜNDÜ
FED ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) bu hafta yaptıkları para politikası toplantılarında faiz artışlarına devam kararı aldılar. Ama bir taraftan da faiz artış döngüsünde sona yaklaşıldığına dair de sinyaller verdiler. Fed Başkanı Powell, para politikasının gelecek aylarda izleyebileceği seyre yönelik söylemlerini yumuşatmayı tercih etti. ECB ise faiz artışını bu sefer 50 baz puandan 25'e çekerek vites küçülttü. Gerek ABD'de gerekse Euro Bölgesi'nde tüketici enflasyonunda manşet rakamları geriliyor. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası enerji fiyatlarının korkulduğu kadar uzun süre yüksek seviyelerde kalmaması ve Çin'in salgın tedbirlerinden vazgeçerek üretimi normalleştirmesi enflasyon cephesinde merkez bankalarının işine yaradı. Ama manşet enflasyon rakamları düşse de çekirdek enflasyon yatay bir seyir izliyor. Hizmetler sektöründeki fiyat katılığı ve istihdam piyasasındaki canlı seyir çekirdek enflasyondaki düşüşü frenliyor. Bundan dolayı Fed ve ECB temkini elden bırakmamaya çalışıyor. Faiz artışlarının ne zaman biteceği henüz net değil. Ama net olan bir şey var ki, o da faiz artışlarındaki agresif hamlelerin artık bittiği...