Seçim tarihinin resmiyet kazanması ile birlikte ittifaklarda da yeni arayışlar başladı. Lakin... İttifak bileşimini artırmak üzere şekillenen hamleler birbirine benziyor gibi görünse de, durum öyle değil. Hani o meşhur reklam filminin mesajındaki gibi...
"Anlayış farklı, felsefe farklı, kültür farklı!"
Dilerseniz önce "Millet İttifakı"nın kapsamından ve siyasal yayılma hızından başlayalım. Burada "iç ve dış iki faktör" söz konusu. Bunlardan birisi, CHP'nin 37. Kurultayı'ndaki (Temmuz 2020) Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "İlk seçimde dostlarımızla iktidar olacağız!" söylemi. Diğeri ise ABD Başkanı Biden'ın, henüz Demokrat Parti başkan aday adayı iken New York Times'ta yayımlanan mülakatındaki (Ağustos 2020) o sorunlu beyanları:
"Türkiye'de muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım... Darbe ile değil, seçim süreci ile!.. Bence O'na (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermeliyiz. Parlamento'ya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için..."
2.5 yıl sonra geldiğimiz noktada, Millet İttifakı'nı bir arada tutan iradenin kaynakları mutlaka akılda tutulmalı. Ayrıca, Millet İttifakı'nın zoraki cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu'nun, "Masa-Sofra ikilemi" de göz önünde bulundurulmalı. 6'lı Masa üzerinden oluşturduğu sıkıntılı kurguyu "tek adaylık!" noktasına kadar getiren Kemal Bey, Masa'sına yeni sandalyeler eklemesinin güçlüğünü bildiği için bu kez "Sofra" metaforuna sarıldı. Böylece Masa'dan arta kalanlarla açtığı sofrada etnik milliyetçi Kürt kimliğinden marjinal sola kadar uzanan en uçlara dahi yer açtı.
Özü itibariyle sadece "muhalefet etmeyi bilen" Kemal Bey ve ekibinin, yapmayı değil yıkmayı önceleyen unsurlarla siyasal tabanını yaygınlaştırma denemeleri sürpriz olmayacak. Bu nedenle Millet İttifakı'nın büyüme stratejisini "ilkesel değil de proje odaklı süreli çıkar birlikteliği" olarak yorumlamak yanıltıcı olmaz. Ana motivasyonlarının, "mutlak Erdoğan karşıtlığı" ile biçimlendiği ise artık "herkesin bildiği bir sır!" Teferruattaki kimi siyasi oluşumları geçtiğinizde de Millet İttifakı açısından tek belirleyicinin, Edirne Cezaevi'ndeki eski eş genel başkandan Kandil'e uzanan, sözde siyasal motifli özde şiddetle bezeli eksende duran HDP olduğu da bir gerçek. Kılıçdaroğlu, iktidara gelme uğruna HDP'ye tavize açık dururken, HDP'nin asırlık hayallerini gerçekleştirmek için daha soğukkanlı ilerlediği de dikkatlerden kaçmamalı!
Cumhur İttifakı'na gelince...
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra "Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet" prensipleri etrafında kurulan, zamanla "lider diplomasisi" ile güven kazanan, sürekli sınamadan geçerek "olgunlaşan bir büyük birliktelikten" bahsediyoruz. AK Parti ve MHP'nin omurgasını oluşturduğu, BBP'nin aynı ülkü ile katıldığı bu oluşumun da "kapsama alanını genişletme" çabası ilgiyle izleniyor. Parti bazındaki farklı fikirler üzerinden Cumhur İttifakı bileşenleri üzerinde soru işareti oluşturma girişimleri de gözleniyor. Bu aşamada özen gösterilmesi gereken birkaç husus mevcut.
1- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a destek açıklaması bahse konu parti/ler açısından kurumsal bir tercihtir. 2- İttifaka katılım ile ittifakla yol yürümek arasında nüanslar vardır. 3- İttifakta yer alıp kendi logosu ile seçime katılacak partiler olacağı gibi ittifak partilerinden birinin listesinden yarışa dâhil olmak isteyen partiler de çıkacaktır. 4- Her partinin tüzüğü bellidir ama ittifak edilen konularda ortaklaşmayı peşinen kabul ettikleri de siyasetin doğası gereğidir.
Özetle...
Cumhur İttifakı'nın çekim gücünün artırılması süreci bir pazarlık değil, kamuoyuna açık ilkeler etrafında -şahsi veya kurumsal ihtirasların törpülendiği- geleceğe yürüyüşün ifadesidir!
NOT: Tüm sağlık çalışanlarımızın, doktor adaylarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyor, "iyi ki varsınız" diyoruz.