Bir süredir söylüyoruz.
"Türkiye, erkenden seçim havasına girdi!"
Bunu nereden biliyoruz? Tabii ki CHP'nin başını çektiği muhalefetin, Hükümetle "köşe kapmaca" oynamak istemesinden...
Siyasi sahada şöyle ilginç bir durum dikkati çekiyor.
İktidar kanadı, enflasyonda hissedilir düşüş sağlanıncaya kadar dar ve sabit gelirlileri, yoksulları, çiftçileri, esnafı, gençleri rahatlatacak "mikro önlemlere" ağırlık vereceğini ilan ediyor. Hatta bu tedbirleri peyderpey hayata geçiriyor. Ardından bir bardak suda fırtına kopartılıyor. "Bunlar seçim yatırımıdır" deniliyor.
Buna karşın...
CHP genel başkanı ara ara video paylaşıyor. Seçim yatırımı diye küçümsenen kararların, daha önce kendisi tarafından gündeme getirildiğini savunuyor ve sahipleniyor!
Bununla da kalmıyor. Mesela dört bakanlığın haftalardır üzerinde çalıştığı "icra dosyalarına neşter" paketini de partisinin ürünü gibi gösterme manevrasına girişiyor. Bir adım daha ileri giderek, sivil itaatsizlik çağrısı yaparcasına "kamuya olan veya özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan borçların ödenmemesi" için vatandaşı tahrik ediyor.
Evet... Bütün bunlar bilinçli bir stratejinin parçaları! Kamu kurumlarının kapısına dayanmalar... Bürokratları korkutmaya dönük mesaj yollamalar... Hakim ve savcıları, vali ve kaymakamları hedef göstermeler...
Böylece, devleti legal sınırlarda çalışmıyor gibi sunup güven sarsmalar!
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki...
CHP, kurumsal ismindeki "halk" gerçeğini, "halk avcılığı" olarak yorumluyor. Haliyle... AK Parti ile özdeşleşen pek çok çözüm reçetesinin ya müellifi olduğunu ileri sürüyor ya da "iktidara gelirsek biz de aynı politikaları sürdüreceğiz" demeye getiriyor.
Esasen... Muhalefet partilerinden beklenenler; geniş kitleleri ikna etmek, alternatif programlar üretmek, bunları başarabileceğine dair kanaat uyandırmaktır. Bu açıdan bakıldığında, "eyvallah" diyebileceğimiz çıkışlar bir yere kadar geliyor ve "samimiyet duvarına" tosluyor. Dildeki ile yürekteki tam manasıyla örtüşmedikçe seçmen tüm bu süreçlere, "eldeki bir, daldaki ikiden iyidir" diye bakıyor.
Özetle...
CHP ve ittifak ortakları için "büyük sayılabilecek" adımlar, Türkiye ve Türk seçmeninin feraseti karşısında "küçük" kalıyor!
***
TUTUKLAMA TEDBİRİ 'İSTİSNADIR!'
Söylenen sözler vahim. Kabul.
Sözü söyleyen kişi, şahsi özgürlük anlayışını rol model olarak sunmaya çabalıyor.
Kabul.
Değerler sistemine bayrak açmayı marifet sanıyor.
Ona da kabul.
Yani...
Toplumsal sinir uçlarında dolaşıyor. Asap bozuyor. Konusu suç teşkil edecek fiil ve beyanlarla gündeme geliyor!
Lakin...
İşleyiş biçimi ve hızı kişiye göre değişiyor diye güven endeksinde gerilere düşen yargı kurumunun "önyargı kurumu" olarak çalıştığı algısı, işleri daha da çetrefilli hale getiriyor.
Siyasetçiler, bakış açılarına göre tepkisini ortaya koyar. Bizler kınarız, eleştiririz, ayıplarız, özür dilemeye davet ederiz...
Ancak... Hukuki saha nötr olmak durumundadır.
Tutuklama tedbiri istisna olmalı, önden yüklemeli cezalandırmaya dönüşmemelidir.
Aman dikkat!
Bu sıralar yine "yaşam tarzına müdahale" fitili ateşlenmek isteniyor! Neden? Çünkü Gezicilerin, ülke siyaseti ile hesaplaşmaya dönük kini canlı da ondan!