Dün, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda anlamlı bir tören vardı... "TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri."
Önce törenden birkaç detay aktarmak isterim. Zira Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendi dönemine ilişkin protokol farklılığını hissettirmeye başladı.
Erdoğan'ın, bilim ödüllerini himayesine alan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e teşekkür ederek konuşmasına başlaması şık bir davranış oldu. Gül dönemindeki törenlerde; müzik dinletisi ve formel konuşmalar olur, ödüller Cumhurbaşkanı tarafından verilirdi. Erdoğan döneminde ise daha dinamik ve katılımcı bir format seçilmiş, ödüller kategorilere ayrılmıştı. "Teşvik ödülleri" TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık tarafından takdim edildi. Sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu. Akademisyenlere "özel ödül" ve "bilim ödüllerini" verdi.
Çankaya'daki eski törenlerde değişik müzik grupları sahne alırken, Erdoğan döneminin ikinci töreninde de "Klasik Türk Müziği" ağırlığı hâkimdi. Gazi Üniversitesi öğretim elemanlarından oluşan ses ve saz üstatlarının performansı harikaydı. Konserin bitiminde, salona sırtlarını dönmeden usul erkân bilerek ayrılma stilleri de takdir topladı.
Son bir not... Bu yılki bilim ödüllerine Koç Üniversitesi, Bilkent ve ODTÜ damgasını vurdu. Ankara, Kayseri, İzmir ve Erzurum'dan umut ışıkları yansıdı. Bu demek ki, Bilkent ve Koç'taki çalışma ortamı tüm üniversiteler için model olabilir!
***
Cumhurbaşkanı'nın mesajlarına gelince... Yanımda oturan değerli bir meslektaşıma, "
Sayın Erdoğan'ı tanıyorsam, TÜBİTAK üzerinden paralel ihanet meselesine de değinir" dedim. O da "
Mümkün ama bu ortamda belki konuya girmek istemez" diye ihtiyatlı görüş beyan etti. Derken Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bilim politikalarına yön verecek şekilde TÜBİTAK'ı güçlendirdiklerini anlattı ve tahmin ettiğimiz üzere bam teline dokundu:
"
Bir gizli yapı sinsice TÜBİTAK'ın içinde büyüdü, adeta bir ur gibi gizlice bünyeyi sardı ve başka gayelere hizmet etmeye başladı... TÜBİTAK, kendi ülkesinin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını, bakanlarını dinlemek gibi, uluslararası istihbarat servislerine hizmet vermek gibi haince bir planın ne yazık ki zemini oldu!"
***
Tören sonrası artık klasikleşen resepsiyonda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında önemli noktalara değindiği, ayrıca açıklama yapmayacağı belirtildi. Gazetecilerle tokalaşma faslından sonra Cumhurbaşkanı, ödül alan bilim insanları ile tek tek ilgilendi, hatıra fotoğrafı çektirdi. Bu anlara tanık olduğumuz sırada, bir grup gazeteci arkadaş Cumhurbaşkanı ile yüz yüze geldik. O anda doğaçlama bir sohbet gelişti. Konu haliyle Pensilvanya'ya kadar vardı.
"
Başkan Obama'ya, Gülen'in iadesi için mektup yazmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, "
Daha önce kendisiyle bu konuyu görüştüm" cevabını verdi. Ki eylül ayında Galler'deki NATO Zirvesi'nde Obama ile bir araya gelen Erdoğan, Gülen için "
Ya iade edin ya da sınır dışı" demişti. Bir diğer soru ise "
Yeni bir girişimde bulunur musunuz?" şeklinde idi, Cumhurbaşkanı da "
Vakti saati gelince o da olur" demekle yetindi.