Meselenin; seçilmiş iktidar ile kapalı devre çalışan, dış bağlantılı, devlet ayaklı girift paralel yapı arasında problem gibi sunulması kadar büyük garabet olamaz. Böyle bir yaklaşım, sivil görünümünde özel ajanda saklı, topluma karşı sorumluluğu olmadığı halde örtülü kamu yetkisi kullanmaya kalkışan o yapıyı meşrulaştırmak anlamına gelir.
Ülke yönetimine talip olan siyasal parti olarak örgütlenir, fikirlerini halka sunar, destek bulursa iktidara gelir. Seçmen desteğini kaybederse iktidardan düşer. Meşruiyeti tescilli bir başka iktidarın dönemi başlar.
Lakin siyasal alana çıkmadığı halde bürokrasideki örgütlülüğünü avantaja çeviren, iş ve medya dünyasına açılan, uluslararası bağlantılardan yararlanan bir yapının devlet içinde sürdürülemezliği açık gerçektir. Milli iradeye dayanan hiçbir iktidar, yönetimde ortaklık kabul edemez.
Önemli husus; iktidar olmadığı halde muktedir olmaya çalışan bu tarz paralel yapıların, devletteki hissedarlığına son verilmesi ve iddia ettikleri sivil toplum hareketi sınırlarına çekilmesinin sağlanmasıdır. Bir gruba yakınlık duyma, dayanışma içinde olma isteği ile o grubun hiyerarşisi içinde davranma ve bu eğilimi devlet gücüne taşıma hırsı arasında ciddi fark vardır.
***
Paralel yapıyla mücadele, bu yapının sosyolojik temellerini iyi etüt etmeyi de gerektiriyor. Yapının kurucusu, yöneticisi veya ilham kaynağı olduğu düşünülen ismin etkisiz kılınması sorunun çözümü anlamına gelmeyebilir. Zira bu tür yapılar büyüme sürecini tamamlamış ve olgunlaşma aşamasına gelmişse "
ekol" niteliği kazanabilirler. Yani... O ekole göre kurgulanan, muhtemelen bağımsız hareket eden bir dizi yeni yapı doğabilir. Tepede bir yönlendirici olmaması, yapının hemen dağılacağının işareti gibi okunmamalıdır. Benzer modeli esas alan, çok sayıda, örgütlü küçük yapıların varlığı, "
paralel yapı parçalandı" diye yorumlanmamalıdır. Farklı alanlara yayılacağı hesaba katılan bu tip odaklar er ya da geç lider bulabilir. Veya o odakları, hedefleri için seferber edecek dışsal aktörler rol alabilir.
***
Paralel yapıyla özdeşleşen korku imparatorluğunun asli güç kaynağı kuşkusuz devlet içindeki uzantılarında gizli. İllegal dinleme yapabilen, mahremiyete tecavüz eden, karanlık faaliyetlerine yasal kılıf uydurabilen, güvenlik ve yargı yetkisini üst aklın çıkarları doğrultusunda hizmete sunan, ayağına dolanabilecek herkese itibar suikastı düzenleyebilen, insaf ve vicdandan nasibini almayan, formatlı kimlikleri sayesinde bilinçaltındaki dünyalarına göre uyumlu eylem içine girebilen kişilerin devletten ayıklanmasıdır esas olan.
Süreç boyunca, mutlak emir-komuta zincirine ulaşılamaması da şaşırtıcı sayılmamalıdır. 30 yıl içinde şekillenen ve ciddi güç devşiren bu yapıların görünür temsilcileri sinyal gelmese de nerede, ne zaman, ne yapacaklarını zaten bilmektedir.
Neticede... Türkiye çok net bir tercih yapmıştır. Millet, beğenmediği zaman en geç 4 yıl sonra sandık yoluyla değiştirebileceği meşru iktidarı; sözde uhrevi patentli, tek tipleştirici, kuralsız, meşruiyeti belirsiz bir yapıya tercih etmiştir. Hak ve özgürlük tartışmaları her dönem olabilir ancak hak ve özgürlüğü kendisine yakınsadığı ölçüde makul gören şizofrenik yapılar müttefik değildir!