Doğrusu, ne diyeceğini çok merak ediyordum. Bir türlü yüz yüze görüşme fırsatı bulamamıştık.
Ayaküstü de konuşmak istemedik.
O, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ilk günden bu yana en yakınındaki isimlerden biri. Bildiklerinin herhalde yüzde 99'u "devlet sırrı" denilecek nitelikte. Erdoğan'ın, "mutemet isim" kadrosunda. Buna rağmen AK Parti'deki herkes kadar önemli konularda kritik topa girdiğine pek rastlamadım.

Türk Sinemasının 100. Yıl Dönümü etkinlikleri vesilesiyle, Yeşilçam'ı, Hollywood'la buluşturma projesi kapsamında Los Angeles'a uçarken kendisine sordum:
"Paralel yapıyla ilgili neden kapsamlı bir değerlendirme yapmadınız?"
Dedi ki, "Bu açıklıkta soru almadım da ondan... Vitrine çıkmak için beyanat verecek bir siyasetçi de değilim!"
Tahmin ettiğiniz gibi, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'ten söz ediyorum...
Ben, devamla yine sordum:
"Paralel yapı gerçeğiyle ne zaman yüzleştiniz?"
Şöyle yanıtladı:
"Benim başka bir analizim var. Darbe, iktidarın gayrimeşru yollardan el değiştirmesidir. Dünyanın en büyük alçaklığıdır. Ama 17 ve 25 Aralık darbe ötesi bir süreçtir. Bir iktidar değişikliğinden ibaret değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin mülkiyeti haklarının milletten alınıp başka bir iradeye teslim edilmesi isteğidir. Bunun arkasındaki akıl, sıradan bir üst akıl değil. Bu hükümet gitseydi yerine ne gelecekti? Bu, bizim tarihimiz boyunca yaşadığımız her şeyden farklıdır, Osmanlı'yı da katarak söylüyorum."
Bir diğer soru:
"Paralel yapıya mensup bürokratlar kritik makamlara nasıl geldi?"
Dedi ki...
"Türkiye'de bir dönem ağır bir vesayet süreci vardı. Vesayet tasfiye edilirken, doğal olarak vesayete karşı olanlar belli bir cephede toplanıyor. Bir kısmı hakikaten, 'vesayet gitsin' diyormuş, bir kısmı da 'o vesayet gitsin, benim vesayetim gelsin' diyormuş. Türkiye Cumhuriyeti eski vesayetten kurtuldu. 17 ve 25 Aralık'ta bir neo-vesayet girişimi geldi."
Peki, "Cemaati koç başı olarak kullanan başka bir güç mü var?"
Dedi ki...
"İşler iyiyse iktidarın gitmesinin ona bir faydası yok. Mülkiyet haklarıyla ilgili hesabı olan iradenin isteğiyle bir başka tablo ortaya çıkıyor. Bu iktidar gitse, 'Hizmet' olarak tanınan grubunun ihtiyaçlarının karşılanmasında nasıl daha iyi bir şey olur? Yurtdışındaki okulları düşünün. 'Türkçe'yi yayıyor, bayrak dalgalandırıyor' diye desteklenmedi mi? Demek ki sebebi başka yerde aramak lazım."
Derken son soru:
"Çok ağır hasarlar yaşandı. Böyle bir yapının öncü sinyalleri gelmedi mi?"
Dedi ki...
"Ortada hareketli bir fay varken, durağan fayın bilimsel analizleriyle pek ilgilenilmemiş. Maddenin katı, sıvı ve gaz hali var. Bu maddenin ise aşırı doz hali var. Aşırı dozdan gitti!"